OLAĞANÜSTÜ HAL TEORİLERİ VE TÜRKİYE’DE OHAL UYGULAMASI

Yüksek Lisans Tezi/Bitirme Projesi Danışmalığı için

İletişim: 0555 036 46 25

Sitemizi ziyaret edin: tezprojeyaz.wix.com/tezproje

İnstagram: @tezprojedanısmanlıgı


OLAĞANÜSTÜ HAL TEORİLERİ VE TÜRKİYE’DE OHAL UYGULAMASI
Hazırlayan
AV. Kaan Mahmut ERDEM[1]



İÇİNDEKİLER. 3


ÖZET


Olağanüstü hal kavramsal açıdan şu şekilde izah edilebilir; yürütmenin demokrasinin tüm ayaklarının sorunsuz bir şekilde işletilebildiği bir ortamda izin verilmeyecek eylemlerde bulunmak, hızlı, icra gücü yüksek ve denetimi yapılmayan yasalar çıkarmasını sağlamak için yetkilendirildiği bir durumdur. Bir hükümet, bir savaş, ekonomik sivil huzursuzluk veya silahlı çatışma sırasında böyle bir durumu Anayasa da belirtilen şartlar altında ilan edebilir. OHAL’in ilanı ile hükümet hızlı ve icrai kararları denetmim mekanizmasından kaçırarak yasallaştırmaktadır. Olağanüstü haller, bir ülkenin anayasası temel yasası kapsamında güvence altına alınan hak ve özgürlükleri askıya almak için bir gerekçe veya bahane olarak da kullanılabilir. Bunu yapmanın prosedürü ve yasallığı ülkeye göre değişir.


Anahtar Kelimeler: Olağanüstü hal, sıkıyönetim, seferberlik, toplumsal sözleşme, genel irade


GİRİŞ

Olağanüstü hal kavram olarak, bir hükümetin normal şartlarda başka bir deyişle demokrasinin tüm ayaklrınnı sorunsuz bir şekilde işletilebildiği bir ortamda izin verilmeyecek eylemlerde bulunmak ve hızlı, icrai gücü yüksek ve denetimi yapılmayan yasalar çıkarmasını sağlamak için yetkilendirildiği bir durumdur.
            Bir hükümet, bir savaş, ekonomik sivil huzursuzluk veya silahlı çatışma sırasında böyle bir durumu Anayasa da belirtilen şartlar altında ilan edebilir. OHAL’in ilanı ile hükümet hızlı ve icrai kararları denetmim mekanizmasından kaçırarak yasallaştırmaktadır.Olağanüstü haller, bir ülkenin anayasası temel yasası kapsamında güvence altına alınan hak ve özgürlükleri askıya almak için bir gerekçe veya bahane olarak da kullanılabilir. Bunu yapmanın prosedürü ve yasallığı ülkeye göre değişir.
Uluslararası hukuk uyarınca, olağanüstü hallerde hak ve özgürlükler askıya alınabilir; Örneğin, bir hükümet kişileri normal gözaltı süresinden çok daha fazla süre gözaltında tutabilir. Yine 1982 Anayasasının da 15. Maddesinde bu husus şu şekilde düzenlenmiştir. Buna göre;  “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir”.
            Çalışmanın temel amacı Olağanüstü hal kavramının teorik incelmesini yapmak ve bu noktada Türkiye özelinde olağaan üstü hal uygulamasına değinmektir. Bu noktada çalışmanın ilk bölümünde olağanüstü hal kavramsal çerçevesi üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Bu kapsam çalışmanın ilk bölümünde irdelenecek alt başlıklar şu şekildedir: Olağanüstü Hal Kavramı, OHAL uygulamasından sınırlama, neden-zorunluluk, uygulayıcı, sınır, süre, .denetim, olağanüstü hal- kamu ilişkisi, pozitivist siyaset teorisinin ve bilimsel bilgi kavramının eleştirisi.., olağanüstü hale ilişkin anayasal düzenleme, 1982 anayasasındaki düzenlemedir.
Çalışmanın ikinci bölümünde ise esas olarak olağanüstü hal teorileri ve Türkiye’de OHAL uygulaması irdelenmeye çalışılacaktır. Bu noktada esas olarak olağanüstü hal teorileri ve teorisyenlern görüşlerine dayanaılarak konu irdelenecektir. Bu bölüm altında incelenec başlıklar ise şu şekilde belirtilebilir. Olağanüstü hal teorileri, zaruret hakkı teorisi, siyasi teori, ohal teorilerine yaklaşımlar, rousseau-hobbes ve machiavelli’nin yaklaşımları, carl schmitt yaklaşımı, walter benjamin yaklaşımı, giorgio agamben yaklaşımı, türkiye’de ohal’in uygulamaya konuluşu irdelenecektir.

1. BÖLÜM: OHAL KAVRAMI

1.1. Olağanüstü Hal Kavramı

Olağanüstü hal kavramı siyaset bilimi hukuk doktrinlerininde tanımlanması en zor kavramların basşında gelmektedir. Buna karşın olağanüstü hal sonuçları itibariyle yine sosyal ve devlet düzeninin en önemli kavramlarının başında gelmektedir. Çalışmanın bu kısmında olağanüstü hal kavramını tanımlamaya çalışacağız.
            Olağanüstü hal kavramı, anayasanın belirlediği sınırlar içerisinde ve kanunla düzenlenmiş sınırlara bağlı kalınarak idareye daha seri hareket imkanı tanıyan ve hükümetin icrayi yetkisini bazı denetim makamlarının sürece katılmasını sınırlayarak, geçici süreli otoriter bir yönetim olarak tanımlanabilir.[2]
Yukarıda belirtiğimizden çıkarılabilecek ilk özellik olağanüsü hal yönetim biçiminin anayasada yer almasıdır. Bu noktada olağanüstü hal ne hukuk dışı ne de hukuk üstü bir yönetim biçimidir. Olağanüstü hal anayasa belirtilimiş hukuki bir yönetim halidir. Olağanüstü hal’in geçici süreli bir otoriter rejim olması da bu hususu güçlendirmektedir.[3] Zira belli şartların varlığı halinde bu uygulamaya geçilebilmekte ve süresiz olarak olağanüstü hal durumu uygulanamamaktadır. Bu noktada belirtmek gerekirki modern toplumlar özgürlüklerini tehdit eden durumlarda bunu berteraf edebilmek için özgürlüklerinden geçici süre ile vazgeçmeye rıza göstermişlerdir.[4]

1.2. OHAL Uygulamasından Sınırlama

Demokratik hukuk devletlerinde Olağanüstü hal uygulaması Anayasa ile düzenlenir ve anayasa  ile bu otoriyet yönetim biçimi sınırlanır. Bu bağlamda olağansütü hal ile çıkarılacak kanun hükümleri mutlak surette anayasa ile uygunluk taşımaktadır.[5] Bu noktada olağanüstü hal ile bütün özgürlüklerin ordan kaldırılıp otoriter bir yönetim kurulacağı söylenemez. Temel hak ve hürriyetler yine azami ölçüde korunmalıdır.
            Olağanüstü halin hangi kriterlerde sınırlanacağı şu şekilde belirtilebilir: Buna göre; [6]
            a) Hangi şartların meydana gelmesi ile olağanüstü hal rejimine geçilebileceği açıkca belirtilmeldir.
            b) olağanüstü hal yetkilerinin kim/kimler veya hangi makamlarca kullanıcağı açık olmaldır.
            c) Olağanüstü hal ile kullanılabilecek yetkilerin neler olduğu ve bu yetkilerin sınırları belirtilmelidir.
            ç) Olağanüstü halin süresiz olmasının önüne geçilmeli. Ve azami bir süre ile bu yönetim sınırlandırılmaldır.
            d) Olağanüstü hal ile tüm denetim mekanizmalarının işevsiz hale gelmesi düşünülemez. Bu noktada denetim mekanizmasının işlerliğinin devamı sağlanmalıdır.

1.2.1. Neden-Zorunluluk

Bu noktada olağanüstü hal uygulamasına başvurulmasının nedei ve zorunluluğu açıkça belirtilmedir. Zira olağanüstü hal yönetimi ile bireyler temel hak ve hürriyetlerinden önemli ölçüde vazgeçeceklerine razı olmuşlardır.[7] Bu rızanın oluşması için güçlü nedenlerin ve zorunluluk ortamının oluşması şarttır. Zira anayasamızın 15. Maddesinde temel hak ve hürriyetlerin durudurulması başlıklı bir hüküm bulunmaktadır. Bu hükme göre temel hak ve özgürlüklerin durdurulmasına neden olacak bir husus olağanüstü haldir. Buna göre; “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.”
Devler ilk olarak temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmaına gitmeden mevzut denetim mekanizmaları ve mevcut icrai gücü ile ortaya çıkan zor durumu bertaraf etmeye çalışmalıdırlar.[8] Buna karşın ortam ve şartlar mevcut icrai yetenek, ve mevcur denetim mekanizması ile seri hareket edilemesi nedeni ile durum kontrol altına alınamıyor ise bu noktada bir zorunluk hali ortaya çıkmıştır.[9]

1.2.2. Uygulayıcı

Demokratik hukuk devletlerinde olağanüstü hali uyguyabilecek organ yasama organıdır. Bu noktada olağanüstü hal için yasama organı gerek yetki verme gerekse denetleme noktasında bulunmaktadır. Yasama organının olağanüstü hal için yetki veren ve olağanüstü hali denetleyen organ olmasının sebebi bu organının demokratik hukuk devletinde temsil gücü en yüksek organ olmasıdan kayanklanmaktadır. Buna karşın temel Anaysa uygulaması göstermektededir ki kriz hallerinde yasama organının  yetkilerini yürütmeye devretmesi kaçınılmaz bir durumdur.[10]

1.2.3. Sınır

Yukarıda da belirtiğimiz üzere olağanüstü hallerde develtin olağanüstü yönetim şekli anayasalarca belirlenmektedir. Olağanüstü hal anayasalarda yer alarak hukuki bir düzenleme sıfatını kazanmaktadır. Bunoktada olağanüstü hal döneminde de temel hak ve hürriyetlerinin özüne dokunulmadan bir sınırlama yapılması esastır.[11] Bunun aski halle otoriter bir yönetim hali olan olağanüstü hal diktatörlüğe dönüşür. Demokratik toplumlar bu durumu engellemek için azami ölçüde temek hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına dikkat etmektedirler. Bu noktada 1982 Anayasasının 13. Maddesi önem arz etmektedir. Buna göre; Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

1.2.4. Süre

Olağanüstü hal yönetiminde tartışılması gereken bir diğer husus ise süre sorunudur. Bu noktada demeokratik toplumlar özgürlüklerinin sınırlanmasına belli şartlar ve belli süreler dahilinde rıza göstermektedirler. Dolayısıyla süre hususu olağanüstü hal açısından büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla olağanüstü halin anayasan bir deer taşıması için mutlak surette belli süreler için uygulamaya konulabileceğinin belirtilmesi gerekmektedir. [12]
Olağanüstü hal açısından süreyi bu denli önemli kılan ve sistemin temel unsuru yapan iki neden söz konusudur. Bunlardan biri olağan üstü hal ile yürütmenin yetkileri olabildiğince genişlemekte ve yürütmenin icrai karar mekanizması hızlandırılırken denetm mekanizmaları azatılmaktadır. Bu husus uzun dönem için berebarinde yönetim yapısının ve hatta rejimde önemli sorunlara meydan verebilmesi nedeniyle süre ile kısıtlanması uygun görülmektedir.[13] Süre unsurunu önemli kılan ikinci unsur ile temel hak ve özgürlüklerin bu otoriter yönetim analayışından kıstılanıyor olmasıdır. Bu noktada süre zorunluluk şartlarının geçirilmesi ve temel hakların sınırlanmasını dengede tutmak için önemli bir görev görmekte ve demokratik toplum yapısını korumaktadır.[14]

1.2.5.Denetim

Olağanüstü hal yönetimlerinda denetim organları tam anlamı ile işlerliğini kaybetmemeli ve denetim mekanzimasının çalışması sağlanmaldıır. Bu denetim gerek siyasi gerekse hukuki anlamda sürdürülmeldir. Bu noktada belirtmek gerekirki denetim mekanizmasının varlığı halinde ancak olağanüstü hal rejimi için hukuk dışı değil anayasal bir düzenleme olduğu söylenebilir.  Denetim mekanizmaının varlığı ile olağansütü hal yönetimi iin konu, yetki ve süre sınırlaması olan bir hukuki rejim yorumu yapılabilecektir.
Denetim mekanziması gerek siyasi gerekse huuki boyutta olmaladır. Bu bağlamda siyasi denetim yasama organınca yapılmata iken hukuku denetim ise yargı oraganınca sürdürülmelidir. Bu iki organ yürütmenin lindeki geniş yetkilerin kullanılmaını dneteleyerek demokratik toplum düzeninin varlığını sağlayacaklardır.[15]

1.3. Olağanüstü Hal- Kamu İlişkisi

Olağanüstü hal kamu düzeni ile yankından bağlantılıdır. Zira olağanüstü halin şartlarının oluşmaında ilk etken kamu düzeninin bozulmasıdır. Bu noktada öncelikle belirtilmesi gerek husus düzeninin ne anlama geldiğidir. Olağanüstü hal de olduğu gibi kamu düzeni içinde tam bir tanımlama yapmak zordur. Zira kamu düzeni geniş ve soyut bir kavramdır. Toplum ile alakali bir çok husus kamu düzeni içerisine sokulabilir.  
Kamu düzeni toplum içerinde iç barışın sağlandığı, sükunet oratamının bulunduğu ve herkesin özgürlüklerini anayasal şartlarda kullanilmdiği bir toplum olarak tanımlanabilir. Bu noktada kamu düzeni kolluğun güvenliği sağladığı ve otorite ile ögürlüğün dengede olduğu bir düzeni ifade etmektedir. Bu bağlamda kamu düzei özgürlüklerin kullanılmasında bir ölçüt niteliğ taşıması itibari ile olağansütü hal ile yakından bağlantıdır. Zira olağanüstü hale geçilmesine nedn olan hususlar nedeniyle bu özgürlük ve otorite dengesi otorite lehine geçmektedir.

1.4. Olağanüstü Hale İlişkin Anayasal Düzenleme

Olağanüstü halin ilan edilip edilemeyeceğine ilişkin temel olarak iki akım söz konusudur. Bunlardan ilki olağanüstü halin bazı şartlar halinde ilan edilebeileceği ve bu kapsamda temel hak ve özgürlüklerin idare lehine sınırlandırabileceğini belirten faydacı akımdır. Bu akıma göre toplumsal bazı şartların oluşması ile temek hak ve özgürlüklerin toplumsal düzen açısından tekrar inşası için belli bi süre askıya alıabileceği görüşü savunulmaktadır. Olağanüstü hale ilişkin bir diğer teori ise faydacı akımın karşısından yer alan özgürlükçü akımdır. Bu bağlamda özgürlükçü akıma göre temel hak ve ögürlükler hiç bir surette askıya alınamamalıdır.[16]
Olağanüstü hal düenlemeleri günümüz Anayasalarının tamamında yer almaktadır. Bu durumun sebebi toplumsal sorunlar karşısında idarenin hızlı karar alma mekanizmalarının ancak bazı temel hak ve özgürlüklerin kıstlanması ve denetim organlarının yetkilerinin azaltılması ile mümkün olduğu görüşün baskın olmasından kaynaklanmaktadır.[17] Bu bağlamda olağanüstü halin hangi şartlarda ve hangi durumlarda ilan edilbileceğnin ve süresinin net bir şekilde Anayasalarda blirtilmiş olması gerekmektedir. Çalışmanın bu bölümünde 1982 Anayasasındaki durum analiz edilecektir.

1.4.1. 1982 Anayasasındaki Düzenleme

Olağanüstü yönetimin ilanı 1982 Anayasası tarafından da düzenlenmiştir. Buna ekmolarak 1982 anayasasında düzenlenen olağanüstüyönetim usulleri düzenlemeleri 1961 anayasına oranla daha kapsamlı olarak düzenlenmiştir.. 1982 Anayasasındaki düzenleme anayasanı 119. ve 122. maddeeleri arasında düzenlenmiştir. Buna döre olağanüstü yönetim usulleri başlığı altında ilk olarak olağanüstü haller düzenlenmiştir. Bunlar; Tabii afet ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle olağanüstü hal, Şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebepleriyle olağanüstü hal başlıkları altında iki bölümde düzenlenmiştir. Buna ek olarak Olağanüstü yönetim usullerinin ikinci temel başlığı altında Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali düzenlenmiştir.[18]
1982 Anayasasının 119 maddesinde düzenlenen atbii afet ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle olağanüstü halin ilanı hususu şu şekilde hüküm altına alınmıştır. “Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir.”
Yukarıda belirttiğimiz üzere olağanüstü halin bir diğer görünümü ise anayasanın 120. maddesinde düzenlenen Şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebepleriyle olağanüstü hal ilanıdır “Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir.”
Olağanüstü haller bireyler açısında kişisel temel hak ve özgürlüklerin bir bölümünün kısıtlanması ve askıya alınması anlamına gelmektedir. [19]1982 Anayasası da olağan üstü hallerin ilanı açısıdnan gerek 119 ve gerekse 120. maddeleri bağlayan bir düzenlemeyi Anayasanın 121. maddesinde hüküm altına almıştır. Buna göre Anayasaının 121. maddesinin ilk fıkrası 119 ve 120. maddelerin yürürlüğünü ve süresini belirlemektedir Burada eliştirilecek husus olağanüstü halin uzatılması hususunun bir azami süreye bağlanmamasıdır. Yapılan son anayasa değişikliği ile idare gerekli gördüğü her dört ayda bir bu sürenin uzatılmasına karar verebilir ve bu süre için azami bir süre söz konusu değildir. Bu husus idarenin yetkilerini temel insan hakları karşınsında üstün duruma getirmektedir. “Anayasanın 119 ve 120 nci maddeleri uyarınca olağanüstü hal ilanına karar verilmesi durumunda, bu karar Resmî Gazetede yayımlanır ve hemen Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağırılır. Meclis, olağanüstü hal süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, her defasında dört ayı geçmemek üzere, süreyi uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir.”
Anayasaının 121. maddesinin ikinci fıkrasında ise 119. maddenin uygulanmauslünün nasıl belirleneceği belirtilmiştir. Buna göre; “119 uncu madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere, Anayasanın 15 inci maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri, Olağanüstü Hal Kanununda düzenlenir.”
Anayasaının 121. maddesinin son fıkarsından ise olağanüstü hale ilişkin kararnamelerin nasıl çıkarılacağı belirtilmiştir. “Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usul, İçtüzükte belirlenir.”
Olağanüstü yönetim usullerinin ikinci bölümü ise; Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali husususur. Bu husus anayasa tarafından geniş bir şekilde düzenlenmiştir. Anayasanın 122. maddesinin ilk fıkrasına göre; “Anayasanın tanıdığı hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelen ve olağanüstü hal ilanını gerektiren hallerden daha vahim şiddet hareketlerinin yaygınlaşması veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması sebepleriyle, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra, süresi altı ayı aşmamak üzere yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde sıkıyönetim ilan edebilir. Bu karar, derhal Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde değilse hemen toplantıya çağırılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi gerekli gördüğü takdirde sıkıyönetim süresini kısaltabilir, uzatabilir veya sıkıyönetimi kaldırabilir.”

Anayasanın 122. maddesinin iki ve devamı maddelerinde ise;kararnemalerin çıkarılışı, yayınlanışı ve süresi elirtilmiştir. Yine burada belirtmek gerekirki süre konusunda azami bir sürenin anayasa hükmünde belirtilmemesi büyük bir eksikliktir. “Sıkıyönetim süresinde, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarabilir. Bu kararnameler Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usul İçtüzükte belirlenir. Sıkıyönetimin her defasında dört ayı aşmamak üzere uzatılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır. Savaş hallerinde bu dört aylık süre aranmaz. Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği, idare ile olan ilişkileri, hürriyetlerin nasıl kısıtlanacağı veya durdurulacağı ve savaş veya savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi halinde vatandaşlar için getirilecek yükümlülükler kanunla düzenlenir. Sıkıyönetim komutanları Genelkurmay Başkanlığına bağlı olarak görev yaparlar.”


2. BÖLÜM: OLAĞANÜSTÜ HAL TEORİLERİ VE TÜRKİYE’DE OLAĞANÜSTÜ HAL

2.1.Olağanüstü Hal Teorileri

Anayasa sıkıyönetim, savaş hali ve seferberlik hususlarını ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Bu bağlamda anayasa da düzenlenen bu hususlar gereği temel hak ve özgürlüklerin büyük ölçüde kısıtlanması söz konusu olabilecektir. Buna göre asıl gözetilmesi gereken olağanüstü halini durumuna göre temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasının hangi ölçülerde sağlanacağı ve bunun uygulanacağıdır. Zira Anayasa sınılamaları temel haklara ilişkin kıstlamaları ayrıntılı olarak düzenlemesine karşın nasıl bir ölçüt ile uygulanacağına ilişkin bir hüküm söz konusu değildir. Bu noktada bu ölçütün belirtilmesi için olağanüstü hal teorileri ön plana çıkmaktadır. Olağanüstü dönemde temel hak ve özgürlükler ölçütü iki teori ile açıklanabilmektedir. Bunlar zaruret hakkı teorisi ve siyasi teoridir.

2.1.1.Zaruret Hakkı Teorisi

Olağanüstü halin kavramsal açıklaması açısında etkili olan iki teori bulunmaktadır Bu teoriler zaruret hakkı teorisi ve siasi teoridir. Bu bağlamda günümüze kadar gelen en etkili teorilerden biri olan zaruret hali teorsi çalışmanın bu bölümünde irdelenecektir. Zaruret hal teorisinin bir çok savunucusu bulunmaktadır. Bunların başında ise Jhering gelir. Yine Jhering gibi Jellinek, Laband, Carl Schmitt’de olağanüstü hal kavramını açıkamak konusunda zaruret hakkı teorisine başvurmaktadırlar.
Zaruret hali teorisi savaş , seferberlik, salgın astalık gibi geniş kapsamda toplumsal etkisi olan olaylar açısında  temel hak ve hürriyetlerin büyük oranda kısıtlanabileceğini belirtmektedir. Bu bağlamda zaruret hakkı teorisine göre yapılan bu müdahale ve temel hak ve özgürlüklern kısıtlanmasına ilişkin yapılan düzenlemeler kayfiyetten kanynaklanmamakta aksine birey üzerinde toplumsal düzenin sağlanması açısında bir mecburiyetten yürürlüğe konulmaktadır. Bu noktada zaruret hakkı teorisi uyarınca bireylere getirilen sokağa çıkma yasağının gayesi bireylerin yaşamlarını koruma gayesinden kaynaklanmaktadır.[20]
Zaruret hakkı teorisi savunucularından Jhering, devletin olağanüstü hal döneminde, olağanüstü hal önceki dönemde yürürlükte olan pozitif hukuka uymaksızın her türlü önlemi alabilme kabiliyetine sahip olduğunu iddia etmektedir. Bu bağlamda Jherink devletin ve toplumun savunulması için grekli tüm önlemlerin alınması gerektiğinin ve gerekirse bu kapsamda hukukun feda edilebileceğini iddia etmektedir. Dolayısıyla Jhering’e göre hukuk toplumun korunması için bir amaç değil bir araç niteliği taşımaktadır.

2.1.2. Siyasi Teori

Siyasi teori olağanüstü hal kavramını açıklamada kullanılan bir diğer teorisidir. Bu teori tam anlamı ile zaruret hakkı teorisinin karşısında yer almakta ve zaruret hakkı teorisinn kabul edilemeyeceğin vurgulamaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere zaruret hakkı teorisinde bazı hallerde hukuka tamamen aykırı uygulamalar gereklilik nedeni ile uygulanabilmekte ve bunun için bir ölçü konulamamaktadır. Başka br deyiş ile zaruret hakkı teorisi uyarınca hukuk toplumun korunması için bir araç niteliği taşır ve toplumun çıkarları ağır basması nedeni ile bireysel temel hak ve özgürlükler tamamen ortadan kaldırılabilir. Siyasi teori, zaruret hakkı teorisine sert bir şekilde karşı çıkmaktadır. [21]
Siyasi teori uyarınca ortaya çıkan ve toplumu tehdit eden hususlar karşısında siyasiler gerekli sorumlulukları üzerlerine alanarak önlemler almaktadırlar. Alınan bu önlemlerin hukuk kapsamına sokulması doğru değildir. Bu bakımdan anayasaya ve kanunlara ayırı olarak yapılanlara hukuki bir meşruiyet sağlamaya çalışmak doğru değildir. Yapılan önlemler değişen şartlar ve günün siyasi gerekliliği ile açıklanabilir.
Siyasi teori uyarınca olağanüstü dönemlerde idare normal dönemlerde alamayacağı kararları alma yetkisine sahip olmaktadır. Bu bağlamda temel hak ve özgürlüklerin de kısıtlanması olağanüstü hal dönemide ibrenin idare yanında olmasını göstermektedir. İdare her ürlü tedbiri almakla birlikte alınan bu tedbirlere hukuki kılf ve hukuki meşruiyet uygurmanın bir doğruluğu bulunmamaktadır. Olğanüstü halin kalkması ile yapılan uygulamalar ve toplumun korunması içşn alınan önlemlerin yerindeliği siyasi açıdan tartışılabilir, hukuki açıdan tartışılamaz.[22]
Bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer husus ise zaruret hakkı teorisinin inkar edilmesi ve idare tarafından alınan kararların ve uygulanan yetkinin siyasi teori tarafından açıklanmaya çalışılması ile olağanüstü halin hukuki açıdan nasıl bir düzende anayasalarda olabileceği, başka bir değişle olağanüstü hal ölçütlerinin belirlenmesi hususu göndeme gelir. Dolayısıyla olağanüstü halin hukui ve kanuni olması için gereken şartların belirlenmesi gerekir. Bunlar;

1) İlk olarak olağanüstü hal uygulamlarının evrensel hukuk ilkeleri gözetilerek Anayasalar ile düzenlenmesi gereklidir.
2) İkinci olarak oalğanüstü hallerin anayasalarda geniş bir ayrıntı ile düznelenmesi mümkün olmadığında olağanüstü hal döneminde çıkarılan mevzuatın anayasaya uygunluğu sağlanmalıdır.
3) Anayasa ve kanunların bazı noklataları  tartışmaya yer bırakmayecak şekilde açıklığa kavuşturması gereklidir.
a) Olağanüstü hal uygulamalarının şartları belli olmalıdır. Bu bağlamda hangi durum ve şartlarda olağanüstü hal uygulamya konulabilir olacağı belli edilmelidir.
b) Olağanüstü hal ile elde edilen yetkilerin kim tarafından kullanılacağı net olmalıdır.
c) Olağanüstü hal ile hangi yetkilerin elde edileceği kesin olmalıdır. Bu bağlamda yetkiler ve bu yetkilerin sınırları çizilmelidir.
d) Olağanüstü hal mutlak olarak süre ile sınırlandırılmaldır.[23]

2.2. OHAL Teorilerine Yaklaşımlar

Olağanüstü hale ilkin bir çok teorisyen görüşlerini açıklamıştır. Bu kapsamda çalışmanın bu bölümünde olağanüstü hal teorilerine ilişkin görüşlerini açıklayan siyaset bilimi teorisyenlerini incelemeye çalışacağız. Bu kapsamda, bu çalışma başlığı altında Rousseau-Hobbes ve Machiavelli’nin yaklaşımları, Carl Schmitt yaklaşımı irdelenecektir.

2.2.1.Rousseau-Hobbes ve Machiavelli’nin Yaklaşımları

Rousseau olağanüstü hal teorilerina karşı görüşlerini temel olarak toplumsal sözleşme ile ortaya koymuştur. Rousseau eserinde insanların eşit olarak doğduğunu buna karşın hayatlarını eşit olarak devam ettirmediklerini vurgulamaktadır. [24] Her hangi bir insanın diğer insan üzerinde de bir hakı  ve otoritesi bulunmamaktadır. Rousseau’ya göre toplumun temeli olan aile de bile bir sözleşme bulunmaktadır. Bu bağlada insan olmanın temeli özgürlüktür.[25] Rousseau’ a göre özgürlük her istdiği yapabilme değil, istemediği bir şeyin kendisine zorla yaptırılamayacağıdır. Bu noktada özgürlüğünde vazgeçen insan, insan olma vasfından da vazgeçmektedir.
Rousseau, toplumun tanımına ilişkinde açıklamalarda bulunmuştur. bu bağlamdai toplumsal sözleşme ile toplumun her bir bireyi kendi gücünü toplumsa sözleşme ile  genel bir iradeye bağlar Rousseau bu hususa genel irade adını (general will) vermektedir. Bu bağlamda toplum ile birey arasında kopmaz bir bütün olacaktır. bu noktada belirtmek gerekir ki Rousseau’nun belirtiği toplumsal sözleşme ve genel irade kavramları oy birliğinin bir sonucu olarak doğar. Rousseau’nun olağanüstü hal ile ilgili görüşleridir toplum tanımını açıkladığı yazıları ile çakışmaktadır. Rousseau’da kabul etmektedirki toplum daha evvel planlanamayan bir çok olumsuzluk ile karşı karşıya gelebilir.[26]
Bu halde yasanın esnemezliği görüşünün karşısında hukuğun feda edilmesi hali söz konusu olabilir. Buna karşın Rousseau, yasanın uygulanmaması halini toplumun sonunu getirebileceğini öngörektedir. Dolayısıyla hiç bir şekilde yasaların uygulanmaması gibi bir hal söz konusu edilmemelidir. Buna karşın Rousseau’ya göre olağanüstü bir durumun varlığının bir veya bir kaç kişiye daha geniş yetkiler verilip sonunun çözülmesi için yasalara dokunmadan ve yasalar uyarınca daha fazla icrai güç kazandırılarak sorun çözülmelidir.[27]
Thomas Hobbes’da Rousseau hibi toplumsal sözleşmeden kuramıın öncülerindendir. Hobbes insanlığın doğal durumunda sürekli şiddetin söz konusu olduğunu ve insanların güvenlik sorunu ile sürekli korku halinde yaşadıklarından bahsetmektedir.[28] Devlet toplumsal düzenin varlığı için şarttır. Hobbes tek bir iradenin varlığı ile bu düzenin sağlanabilecği konusunda Rousseau ile görüş birliği içindedir. Hobbes’a göre doğa insanları sürekli olağanüstü hal döneminde yaşamakta idirler. güvensizlik nedeni ile sürekli bir savaş ortamı hakimdi.[29]
“Rousseau, Hobbes’tan farklı olarak doğa durumundaki insanı özgür, doğa durumunu da insanlar arasındaki eşitliğin ortamı olarak görür. Rousseau perspektifinde doğa durumundaki eşitlik, insan doğasındaki çeşitli değişim ve dönüşümlerle bir eşitsizliğe dönüşmüştür. Bu eşitsizlik zamanla kurumsallaşarak yerleşik bir olgu halini almıştır. Doğa durumundaki yalnız insan tam anlamıyla iyi ve özgürdür. Bu anlamda Hobbes’un olumsuzladığı doğa durumu Rousseau’da olumlanır. Hobbes düşüncesinde görülen kurgudan olguya doğru gerçekleşen hareket Rouseau’da olgudan kurguya doğru harekete dönüşür ve tekrar olguya yani sivil topluma geri dönülür. Rousseau başlangıçta doğada yalnız başına var olan vahşi insanda bir yetkinleşme yetisi görür. Bu olgu Rousseau düşüncesi bakımından önemli bir noktadır. Rousseau’ya göre insan aklı yetkinleşme yetisinin bir ürünüdür. Aklın evrimleşmesinin doğal süreçlerinde insan, doğa karşısındaki varlığını kavrar ve bu anlamda henüz kendisi için öteki olan diğer insanlar ile ilişki kurar. Buradan hareketle Hobbes’un doğa durumundaki insanı, a-sosyal bir varlık olarak belirlemesine karşıt olarak Rousseau’nun ortaya koyduğu düşünce sistematiğinde sivil toplum ya da uygar toplum öncesi dönemde bir toplumsallık formu insana içkin bir nitelik olarak kendini gösterir”[30]
Machiavelli’de Olağanüstü hal üzerine yorumlarda bulunmuş bir düşünürdür. Machiavelli’nni ohal üzerine yazılar ve ohal’i temellendirmesi genel olarak güvenli sorunu üzerinedir. Machiavelli’ye göre şehir içinde güvenliğn kalmaması, tecevüzlerin önüne geçilememesi halinde şehir halkı kendi ketkilerini bir kişide toplamalaı ve özgürlüklerinin bir bölümünden vazgeçerek güvenliğin sağlanmasını sağlamalıdırler. Başka bir deyişle Machiavelli güvenliğin sağlanmaı için özgürlüklerden vazgeçilmesi gerektiği görüşündedir. Machiavelli bu noktada tiranlığın doğabileceği kaygısıyla toplum tarafından seçilen kişinin  iyi bir yapıya sahip olması gerektiğini belirtmektedir.

2.2.2. Carl Schmitt Yaklaşımı

Carl Schmitt’de olağanüstü hal kavramı üzerinde yoğunlaşan düşünürlerden biridir. Carl Schmitt’e göre Olağanüstü hal hukuk sistemlerinde mümkün olmaması ve öngörülmemesi gereken bir sistemdir. [31]Dolayısıyla Carl Schmitt’e göre ne zaruret halinde ne de acil bir durumun varlığında hukuk feda edilemez. Zira hukukun feda edilmesi toplumunda feda edilmesi anlamı taşıyacaktır.[32]
“Schmitt’in Ohal ile ilgili eleştirilerinde anahtar kavram “karar”dır ve hareket noktası burasıdır. Schmitt’e göre karar kavramından ayrı düşünülemeyecek başka bir kavram ise istisna mefhumudur; çünkü normal olan hiçbir şeyi kanıtlanamaz oysa istisna buna oldukça elverişlidir. İstisna gerçek hayatın gücüdür ve tekrardan katılaşmış mekanizmaların kabuğunu kırar. Schmitt, istisna halini hukukla hukuksuzluk arasındaki sınırda yer alan bir olası durumu kavramlaştırmak için kullanır. Siyasal birliği tekrar kurmak adına hukuku askıya alan siyaset de gösterir ki hukuk ve düzen aynı şey değildir. Yazara göre istisnai durumun birer nişanesi olan olağanüstü tedbirler politik olayların birer sonucu ise bunu hukuk perspektifinden anlamak güçtür. İstisna durum bizzat kendisinin yasal formudur bundan dolayı da hukuk’un hayata girmesi de esasında istisnai durum sayesindedir. Ona göre hukuk’un kendini askıya alması hayat içinde cereyan ediyorsa, o halde istisnai durum insanın hukukla ilişkiye girmesinin eşiğidir.”[33]

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Olağanüstü hal kavram olarak, bir hükümetin normal şartlarda başka bir deyişle demokrasinin tüm ayaklrınnı sorunsuz bir şekilde işletilebildiği bir ortamda izin verilmeyecek eylemlerde bulunmak ve hızlı, icrai gücü yüksek ve denetimi yapılmayan yasalar çıkarmasını sağlamak için yetkilendirildiği bir durumdur. Bir hükümet, bir savaş, ekonomik sivil huzursuzluk veya silahlı çatışma sırasında böyle bir durumu Anayasa da belirtilen şartlar altında ilan edebilir. OHAL’in ilanı ile hükümet hızlı ve icrai kararları denetmim mekanizmasından kaçırarak yasallaştırmaktadır. Olağanüstü haller, bir ülkenin anayasası temel yasası kapsamında güvence altına alınan hak ve özgürlükleri askıya almak için bir gerekçe veya bahane olarak da kullanılabilir. Bunu yapmanın prosedürü ve yasallığı ülkeye göre değişir.

Anayasa sıkıyönetim, savaş hali ve seferberlik hususlarını ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Bu bağlamda anayasa da düzenlenen bu hususlar gereği temel hak ve özgürlüklerin büyük ölçüde kısıtlanması söz konusu olabilecektir. Buna göre asıl gözetilmesi gereken olağanüstü halini durumuna göre temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasının hangi ölçülerde sağlanacağı ve bunun uygulanacağıdır. Zira Anayasa sınılamaları temel haklara ilişkin kıstlamaları ayrıntılı olarak düzenlemesine karşın nasıl bir ölçüt ile uygulanacağına ilişkin bir hüküm söz konusu değildir. Bu noktada bu ölçütün belirtilmesi için olağanüstü hal teorileri ön plana çıkmaktadır. Olağanüstü dönemde temel hak ve özgürlükler ölçütü iki teori ile açıklanabilmektedir. Bunlar zaruret hakkı teorisi ve siyasi teoridir.

Zaruret hali teorisi savaş , seferberlik, salgın astalık gibi geniş kapsamda toplumsal etkisi olan olaylar açısında  temel hak ve hürriyetlerin büyük oranda kısıtlanabileceğini belirtmektedir. Bu bağlamda zaruret hakkı teorisine göre yapılan bu müdahale ve temel hak ve özgürlüklern kısıtlanmasına ilişkin yapılan düzenlemeler kayfiyetten kanynaklanmamakta aksine birey üzerinde toplumsal düzenin sağlanması açısında bir mecburiyetten yürürlüğe konulmaktadır. Bu noktada zaruret hakkı teorisi uyarınca bireylere getirilen sokağa çıkma yasağının gayesi bireylerin yaşamlarını koruma gayesinden kaynaklanmaktadır

Siyasi teori olağanüstü hal kavramını açıklamada kullanılan bir diğer teorisidir. Bu teori tam anlamı ile zaruret hakkı teorisinin karşısında yer almakta ve zaruret hakkı teorisinn kabul edilemeyeceğin vurgulamaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere zaruret hakkı teorisinde bazı hallerde hukuka tamamen aykırı uygulamalar gereklilik nedeni ile uygulanabilmekte ve bunun için bir ölçü konulamamaktadır. Başka br deyiş ile zaruret hakkı teorisi uyarınca hukuk toplumun korunması için bir araç niteliği taşır ve toplumun çıkarları ağır basması nedeni ile bireysel temel hak ve özgürlükler tamamen ortadan kaldırılabilir. Siyasi teori, zaruret hakkı teorisine sert bir şekilde karşı çıkmaktadır.

Rousseau’ya göre hiç bir şekilde yasaların uygulanmaması gibi bir hal söz konusu edilmemelidir. Buna karşın Rousseau’ya göre olağanüstü bir durumun varlığının bir veya bir kaç kişiye daha geniş yetkiler verilip sonunun çözülmesi için yasalara dokunmadan ve yasalar uyarınca daha fazla icrai güç kazandırılarak sorun çözülmelidir. Devlet toplumsal düzenin varlığı için şarttır. Hobbes tek bir iradenin varlığı ile bu düzenin sağlanabilecği konusunda Rousseau ile görüş birliği içindedir. Hobbes’a göre doğa insanları sürekli olağanüstü hal döneminde yaşamakta idirler. güvensizlik nedeni ile sürekli bir savaş ortamı hakimdi.

Machiavelli’de Olağanüstü hal üzerine yorumlarda bulunmuş bir düşünürdür. Machiavelli’nni ohal üzerine yazılar ve ohal’i temellendirmesi genel olarak güvenli sorunu üzerinedir. Machiavelli’ye göre şehir içinde güvenliğn kalmaması, tecevüzlerin önüne geçilememesi halinde şehir halkı kendi ketkilerini bir kişide toplamalaı ve özgürlüklerinin bir bölümünden vazgeçerek güvenliğin sağlanmasını sağlamalıdırler. Başka bir deyişle Machiavelli güvenliğin sağlanmaı için özgürlüklerden vazgeçilmesi gerektiği görüşündedir.Carl Schmitt’de olağanüstü hal kavramı üzerinde yoğunlaşan düşünürlerden biridir. Carl Schmitt’e göre Olağanüstü hal hukuk sistemlerinde mümkün olmaması ve öngörülmemesi gereken bir sistemdir. Dolayısıyla Carl Schmitt’e göre ne zaruret halinde ne de acil bir durumun varlığında hukuk feda edilemez. Zira hukukun feda edilmesi toplumunda feda edilmesi anlamı taşıyacaktır.

Sonuç olarak, Ohal günümüz Anayasalarının tamamında olan ve vazgeçilmez bir unsurdur. Zira demokratik toplum düzeninin tamamını bozabilecek bir durumun ortaya çıkması halinde devlet olağanüstü hal dönemi ile yaşanan sorunları hızlı karar alma mekanizmasi ile berteraf edebilecektir. Buna karşın Olağanüstü halin sürekli olması dikatörlük ile yönetime yolaabilecektir. Zira olağanüstü halde bireyer toplum düzeni için normal şartlarda vazgeçilmez olan haklarından belli bir süre için vazgeçmektedirler. Hükümet ve yönetim mekanizması bu süre içerisinde sorunu icrai mekanizmanın hızından faydalanarak çözmekle mükelleftirler. Bu noktada olağanüstü haln uzatılması söz konusudur. Buna karşın bu uzatılma dahi mutlak biçimde bir azami süreye bağlanmaldır. Demokratik toplum yapısı bunu öngörmektedir.

KAYNAKLAR

AGAMBEN, Giorgio, Olağanüstü Hal, Varlık Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2008, s. 10
ARSLAN, Zühtü, Türkiye’de İstisna Hali, Terör ve İfade Özgürlüğü, TBB Dergisi, Ankara 2007, S. 71, s. 202.
BAYRAKTAR, Köksal, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Özgürlük ve Güvenlik Hakkı, Ankara Barosu Yayınları, Ankara 2006, s. 158.
BERKARDA, Kemal, 1982 Anayasasında Olağanüstü Yönetim Usulleri, Günışığında Yönetim, Filiz Kitapevi, İstanbul 2004, s. 764.
ÇELİK, Cemil, Olağanüstü Hal ve Temel Hak ve Hürriyetler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010, s. 34.
ESEN, Selin, Karşılaştırmalı Hukukta ve Türkiye’de Olağanüstü Hal Rejimi, Adalet Yayınevi, Ankara 2008, s. 26
DARENDELİ, Abdul, Vahap. 1982 Anayasasına Göre Olağanüstü Hal ve Düzenlemelerin Hukuki Rejimi, Ankara, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992.
ESEN, Selin; Karşılaştırmalı Hukukta ve Türkiye‟de Olağanüstü Hal Rejimi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008
GEMALMAZ, Mehmet, Semih. Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunda ve Türk Hukukunda Olağanüstü Rejim Standartları (2. Baskı), İstanbul, Beta Basın Yayın Dağıtım, 1994
GEMALMAZ,Mehmet,. Anayasada Olağanüstü Rejim-Demokratikleşmede Sivil Toplum, İstanbul, Kavram Yayınları, 1995.
GÖZLER, Kemal; Türk Anayasa Hukuk Dersleri, 5. Baskı, Ekin, Bursa 2007a.
GÖZÜBÜYÜK : Şeref, Anayasa Hukuku, Turhan Kitapevi, 11. Baskı, Ankara 2003, s. 783.
KABOĞLU : İbrahim, Özgürlükler Hukuku, İnsan Haklarının Hukuksal Yapısı, İmge Kitapevi, 6. Baskı, Ankara 2002, s. 111.
KUZU: Burhan, Olağanüstü Hal Kavramı ve Türk Anayasa Hukukunda Olağanüstü Hal Rejimi, Kazancı Yayınları, İstanbul 1993, s. 135.
ÖZSOY, Şule ; “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri Üzerine Bazı Düşünceler”, Erdoğan Teziç’e Armağan, Nisan 2007, s.461-472.
ÖZBUDUN, Ergun Türk Anayasa Hukuku, Gözden geçirilmiş 8. Baskı, Yetkin, Ankara, 2004.
ROSEN-WOLFF, Michael - Jonathan; Siyasal Düşünce, Dost Kitabevi Yayınları,Ankara, 2006.
SCHMIT : Carl Schmitt, Siyasal Kavram, Metis Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2006.
SCHMITT, Carl; Parlamenter Demokrasinin Krizi, Çev: Emre Zeybekoğlu, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006.
SCHMITT, Carl; Siyasi İlahiyat, (Çev. Emre Zeybekoğlu) Ankara, Dost Yayınları, 2002.
TANÖR, Bülent; Osmanlı- Türk Anayasal Gelişmeleri, Yapı Kredi Yayınları, 20. Baskı, İstanbul, 2011.
TEZİÇ, Erdoğan; Anayasa Hukuku, 12. Bası, Beta İstanbul 2007.
TUNAYA, Tarık Zafer; Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, Ekin Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 1982
TURHAN, Mehmet ; “Anayasamız ve Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri”, Anayasa Yargısı Dergisi, C.8, 1991, s.401-420.
ÜSKÜL, Zafer. Olağanüstü Hal Üzerine Yazılar, İstanbul, Büke Yayıncılık, 2003.
YOKUŞ, Sevtap ; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Türkiye’de Olağanüstü Hal Rejimine Etkisi, Beta yayınları, İstanbul, 1996.
YÜZBAŞIOĞLU, Necmi; “Türkiye’de Olağanüstü Rejimin Normatif Çerçevesi”, Türkiye’nin Demokratikleşme Sorunu Sempozyumu II, 21 Nisan 1985, İÜHF Yayını, İstanbul, 1996.



[1] Avukat, İzmir Barosu, kaanmahmuterdem@gmail.com
[2] TURHAN, Mehmet ; “Anayasamız ve Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri”, Anayasa Yargısı Dergisi, C.8, 1991, s.401-420.
[3] TEZİÇ, Erdoğan; Anayasa Hukuku, 12. Bası, Beta İstanbul 2007,S.192
[4] ÖZSOY, Şule ; “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri Üzerine Bazı Düşünceler”, Erdoğan Teziç’e Armağan, Nisan 2007, s.461.
[5] GÖZÜBÜYÜK : Şeref, Anayasa Hukuku, Turhan Kitapevi, 11. Baskı, Ankara 2003, s. 783.
[6] KABOĞLU : İbrahim, Özgürlükler Hukuku, İnsan Haklarının Hukuksal Yapısı, İmge Kitapevi, 6. Baskı, Ankara 2002, s. 111.
[7] ARSLAN, Zühtü, Türkiye’de İstisna Hali, Terör ve İfade Özgürlüğü, TBB Dergisi, Ankara 2007, S. 71, s. 202.
[8] ÇELİK, Cemil, Olağanüstü Hal ve Temel Hak ve Hürriyetler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010, s. 34.
[9] GEMALMAZ, Mehmet, Semih. Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunda ve Türk Hukukunda Olağanüstü Rejim Standartları (2. Baskı), İstanbul, Beta Basın Yayın Dağıtım, 1994
[10] KUZU: Burhan, Olağanüstü Hal Kavramı ve Türk Anayasa Hukukunda Olağanüstü Hal Rejimi, Kazancı Yayınları, İstanbul 1993, s. 135.
[11] ÜSKÜL, Zafer. Olağanüstü Hal Üzerine Yazılar, İstanbul, Büke Yayıncılık, 2003.
[12] ÖZSOY, Şule ; “Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri Üzerine Bazı Düşünceler”, Erdoğan Teziç’e Armağan, Nisan 2007, s.461-472.
[13] GÖZÜBÜYÜK : Şeref, Anayasa Hukuku, Turhan Kitapevi, 11. Baskı, Ankara 2003, s. 783.
[14] ÇELİK, Cemil, Olağanüstü Hal ve Temel Hak ve Hürriyetler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010, s. 11
[15] ÇELİK, Cemil, Olağanüstü Hal ve Temel Hak ve Hürriyetler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010, s. 12
[16] “Savaş tehlikesi, ağır ekonomik krizler, isyan, çelişkili çıkarların devlet mekanizmasını işlemez hale getirmesi gibi, millet varlığının topyekûn tehlikeye düştüğü durumlarda, eşitlik ve bireysel değerler önemini yitirebilir. Bu gibi olağanüstü durumlarda, kişinin can güvenliği ve yaşama hakları ciddi tehditlere maruz kalmadığı takdirde, her şeyden önce sağlığının korunması kişinin başlıca amacı haline gelir; yaşama ve varlığını sürdürme içgüdüsü, diğer bütün değerlerin önüne geçer”. Bkz. Şeref Ünal, “Anayasa Hukuku ve Milletlerarası Sözleşmeler Açısından Temel Hak ve
Özgürlüklerin Kısıtlanması”, Anayasa Yargısı Dergisi, Ankara, 1995, s.40–41.
[17] Samuel Issacharoff and Richard H. Pildes, “Emergency Contexts Without Emergency Powers:
The United States’ Constitutional Approach to Rights during Wartime”, Oxford University
Pres and New York University School of Law 2004, I.Can, Volume 2, Number 2, 2004, s.296.; “Wroclawski im, Bieruta, a.g.e., s.37. Demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri, hukuku
dışlayan keyfi bir yönetim biçimi anlamına gelmemektedir. Bkz. Anayasa Mahkemesinin
10.01.1991 tarihli, 1990/25 Esas, 1991/1 Karar sayılı kararı, RG., 05.03.1992, S. 21162.
Olağanüstü rejimin anayasal çerçevesi için bkz. Necmi Yüzbaşıoğlu, “Türkiye’de Olağanüstü
Rejimin Normatif Çerçevesi”, Türkiye’nin Demokratikleşme Sorunu Sempozyumu II, 21 nisan
1985, İÜHF Yayını, İstanbul, 1996, s.71 vd.
[18] YÜZBAŞIOĞLU, Necmi; “Türkiye’de Olağanüstü Rejimin Normatif Çerçevesi”, Türkiye’nin Demokratikleşme Sorunu Sempozyumu II, 21 Nisan 1985, İÜHF Yayını, İstanbul, 1996, s.71; TUNAYA, Tarık Zafer; Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, Ekin Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 1982, s.23.
[19] YOKUŞ, Sevtap ; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Türkiye’de Olağanüstü Hal Rejimine Etkisi, Beta yayınları, İstanbul, 1996.; TURHAN, Mehmet ; “Anayasamız ve Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri”, Anayasa Yargısı Dergisi, C.8, 1991, s.401-420.
[20] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Bursa, 2007, s.145-146
[21] DARENDELİ, Abdul, Vahap. 1982 Anayasasına Göre Olağanüstü Hal ve Düzenlemelerin Hukuki Rejimi, Ankara, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992., s.104 ESEN, Selin; Karşılaştırmalı Hukukta ve Türkiye‟de Olağanüstü Hal Rejimi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s.81 GEMALMAZ, Mehmet, Semih. Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunda ve Türk Hukukunda Olağanüstü Rejim Standartları (2. Baskı), İstanbul, Beta Basın Yayın Dağıtım, 1994, s.7.
[22] GÖZLER, Kemal; Türk Anayasa Hukuk Dersleri, 5. Baskı, Ekin, Bursa 2007a.s, 39.
GÖZÜBÜYÜK : Şeref, Anayasa Hukuku, Turhan Kitapevi, 11. Baskı, Ankara 2003, s. 783.
[23] KABOĞLU : İbrahim, Özgürlükler Hukuku, İnsan Haklarının Hukuksal Yapısı, İmge Kitapevi, 6. Baskı, Ankara 2002, s. 111.; KUZU: Burhan, Olağanüstü Hal Kavramı ve Türk Anayasa Hukukunda Olağanüstü Hal Rejimi, Kazancı Yayınları, İstanbul 1993, s. 135.
[24] ROUSSEAU,Jean Jacques, Toplum Sцzleşmesi, IV. Bцlьm Oda Yayınları, İstanbul 2013, s.  118
[25] ROUSSEAU ,Jean Jacques, Toplum Sцzleşmesi, IV. Bцlьm Oda Yayınları, İstanbul 2013, s.  119
[26] ROUSSEAU, Jean Jacques, Toplum Sцzleşmesi, IV. Bцlьm Oda Yayınları, İstanbul 2013, s. 118
[27] ROUSSEAU, Jean Jacques Rousseau, Toplum Sцzleşmesi, IV. Bцlьm Oda Yayınları, İstanbul 2013, s.  120
[28] HOBBES Thomas, Leviathan, Yapı Kredi Yayınları, 11.Baskı, İstanbul 2013, s. 99. 
[29] HOBBES ,Thomas, Leviathan, Yapı Kredi Yayınları, 11.Baskı, İstanbul 2013, s. 100. 
[30] BEHÇET Muhammed, Olağanüstü hal Uygulaması ve teorik temelleri, 2014, Yusek lisans tezi, s.10 Ekrem Ekici, Hobbes ve Rousseau, Toplumsal Sözleşme Kuramı, s. 81- 85.
[31]ÖZBUDUN, Ergun Türk Anayasa Hukuku, Gözden geçirilmiş 8. Baskı, Yetkin, Ankara, 2004,s. 104..
SCHMIT : Carl Schmitt, Siyasal Kavram, Metis Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2006, s. 63.; SCHMITT, Carl; Parlamenter Demokrasinin Krizi, Çev: Emre Zeybekoğlu, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006, s.29.
[32] SCHMITT, Carl; Siyasi İlahiyat, (Çev. Emre Zeybekoğlu) Ankara, Dost Yayınları, 2002, s.91.
[33] BEHÇET, Muhammed, Olağanüstü hal Uygulaması ve teorik temelleri, 2014, Yusek lisans tezi, s.11

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARAR İNCELEMESİ ÖDEV ÖRNEĞİ

ÖRNEK YÜKSEK LİSANS TEZ ÇALIŞMASI

TÜRKİYE'DE ELEKTRİK DAĞITIMININ ÖZELLEŞTİRİLMESİNİN NEDENLERİ VE AMAÇLAR ÖZELLEŞTİRMEDE TEDAŞ ÖRNEĞİ