TÜRK BORÇLAR HUKUKU’NDA GENEL İŞLEM KOŞULLARININ VE TÜKETİCİ HUKUKU’NDA HAKSIZ ŞARTLARIN DENETİMİ
Değerli Arkadaşlar,
Bu yazımda sizlere nasıl örnek bir hukuk tezi hazırlanır göstermek istiyorum. Alıntılar nasıl yapılır, kaynak taraması nasıl gerçekleştirilir? Tüm bu ve buna benzer sorularınızın yanıtlarına mail yolu ile ulaşabilirsiniz.Akademik anlamda desteğe ihtiyacınız varsa veya çalışmaya ilişkin herhangi bir sorunuz bize ulaşabilirsiniz.
Tez/Bitirme Projesi Danışmalığı için: Whatsapp İletişim: 0555 036 46 25sosyalbilimlertezyaz@gmail.com
ÖZET[1]
TÜRK
BORÇLAR HUKUKU’NDA GENEL İŞLEM KOŞULLARININ VE TÜKETİCİ HUKUKU’NDA HAKSIZ
ŞARTLARIN DENETİMİ
Av. Kaan Mahmut ERDEM
Av. Kaan Mahmut ERDEM
Genel
işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki
benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı
tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu çalışmanın ilk bölümünde genel işlem
koşullarının hukuki niteliği ve etkileri, 6098 sayılı Türk Borçlar Hukuku’nda
düzenlenen genel işlem koşullarının kişi bakımından ve konu bakımından uygulama
alanı sunulmaya çalışılacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde yargısal ve idari
denetim ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel işlem
koşullarının denetimine ilişkin yaptırımın türleri ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda
düzenlenen genel işlem koşulu denetiminin türleri anlatılacaktır. Üçüncü
bölümde tüketici hukukunda haksız şartların denetimi ve yaptırımı, Türk Ticaret
Kanunu genel işlem koşullarına ilişkin haksız rekabet kurallarının
değerlendirilmesi anlatılacaktır.
Anahtar
Kelimeler: Genel işlem koşulları, 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu, haksız şartların denetimi
ABSTRACT
INSPECTION
OF THE GENERAL TERMS AND CONDITIONS OF TURKISH PAYMENT LAW AND CONSUMER LAW
The
general terms and conditions are contract provisions that the organizer offers
to the other party beforehand in preparation for use in a number of similar
contracts in the future when a contract is made. In the first part of this
study, the legal nature and effects of the general transaction conditions, the
general application conditions of the Turkish Debt Law No. 6098 will be tried
to be presented in terms of the person and subject matter. In the second part
of the study, the types of sanctions related to judicial and administrative
auditing and the audit of general transaction conditions in the Turkish Code of
Obligations No. 6098 and the types of general transaction audit conducted in
Turkish Code of 6098 will be explained. In the third chapter, auditing and
sanctioning of unjust conditions in consumer law and evaluation of unfair
competition rules related to general transaction conditions of the Turkish
Commercial Code will be explained.
Keywords:
General transaction conditions, Turkish Code of Obligations No. 6098, Control
of unfair terms
Mişi
ve Andrea’ya
İÇİNDEKİLER
Sayfa
KISALTMALAR
A.g.e.
: Adı Geçen Eser
A.g.m.
: Adı Geçen Makale
AÜHFD
: Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi
BATİDER
: Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi
BGB
: Bürgerliches Gesetzbuch(
Alman Medeni Kanunu)
C
: Cilt
bkz.
: Bakınız
GİŞ/GİK
: Genel İşlem Şartları/ Koşulları
HMK
: Hukuk Muhakemeleri Kanunu
İHFM
: İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Mecmuası
karş
: Karşılaştırma
m.
: Madde
MK
: Medeni Kanun
s.
: Sayfa
S.
: Sayı
TBK
: Türk Borçlar Kanunu
TKHK
: Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun
TTK
: Türk Ticaret Kanunu
vd.
: ve devamı
Y.
: Yıl
Yarg.
: Yargıtay
YD
: Yargıtay Dergisi
Yarg.HD
: Yargıtay Hukuk Dairesi
Yönerge
: Avrupa Konseyi’ nin “Tüketici
Sözleşmelerindeki Haksız Koşullar Hakkında 5 Nisan 1993 Tarihli Direktifi
Yönetmelik : Tüketici
Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik
GİRİŞ
Genel işlem koşulları,
bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede
kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu
sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması,
kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz. Genel işlem koşulları
büyük orandan bu şartları düzenleyen lehine olmakla birlikte sözleşme ile
meydana gelmesi muhtemel risklerin sürekli karşı tarafa yüklendiği durumlar söz
konusu olmaktadır. Dolayısıyla genel işlem koşullarının varlığı kanun koyucu
tarafından sürekli tartışılmıştır. Kanun koyucu genel işlem koşullarının
bulunduğu akitlerde zayıf tarafın korunması için genel işlem koşullarına
yargısal denetim çözümünü benimsemiş ve haksız şart niteliğinde olan koşulların
bu sayede ayıklanarak sözleşmede zayıf olan tarafın korunmasını sağlamıştır.
Genel olarak kişiler,
özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde
kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenlerler, diledikleri konuda diledikleri
kişiler ile sözleşme yapabilirler. Bu olanak, Borçlar Kanunu'nu ve Türk Borçlar
Kanununda öngörülen sözleşme özgürlüğü (akit serbestliği) ilkesinin bir
sonucudur ve bu hak irade özerkliği (sözleşme hürriyeti) prensibi ile Anayasa
(m.48) tarafından teminat altına alınmıştır. Bu sözleşme özgürlüğü çerçevesinde
kişiler kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tiplerinden ayrı karma veya
nev'i şahsına münhasır (kendine özgü) sözleşmeler yapmak ve bunların
koşullarını diledikleri gibi tespit etmek, buyurucu ve yasak koyan kurallara,
ahlâk ve âdaba aykırı olmamak şartıyla Kanun tarafından düzenlenmiş olan
sözleşme tipini değiştirmek ve konusunu yasal sınırlar içinde tayin etmek
hakkına haizdirler. Dolayısıyla bu özgürlük, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin
karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme,
sözleşmeyi ortadan kaldırma ve nihayet sözleşmenin tabi olacağı şekli
belirlemeyi de kapsar.
Genel işlem koşulları
ise günümüzün ekonomik gelişmeleri ve hızlı işlem yapma gerekliliği nedeniyle
kaçınılmaz bir kavramdır. Bu kavram özellikle bir çok kişi ile aynı sözleşme
şartlarında anlaşma yapmak isteye ve bu noktada bir standart belirtilerek
sözleşme şartlarının sadece tek taraflı belirlenmesi şeklinde ortaya çıkan
şartlar şeklinde tanımlanabilir. Dolayısıyla doktrinde genel işlem koşullarının
bulunduğu sözleşmelere; standart sözleşme, iltihaki sözleşme de denilmektedir.
Buna karşın bu
kavramlar tam olarak birbirini karşılamamaktadır. Zira standart sözleşme veya
iltihaki sözleşme kavramları ile anlatılmak istenen sözleşme şartlarının kısmen
veya tamamen genel işlem koşullarından oluşması iken, genel işlem koşulları
kavramı ile daha sınırlı olarak bir sözleşme içerisindeki tarafların
tartışmadan ve şartların tek taraflı olarak belirlendiği ve onaya sunulduğu
şartlar anlatılmak istenmektedir.
Sözleşme ile eşit iki
tarafın bir konu üzerinde tartışarak ve sözleşme şartların birlikte oluşturarak
karşılıklı ve birbirlerine irade beyanlarını anlaşılıyor iken, genel işlem
şartları ile sözleşmenin bu unsurları ortadan kalkmaktadır. Zira genel işlem
koşullarından tarafları karşılıklı ve ortak irade beyanları ile bu sözleşme
şartlarını oluşturmazlar, aksine sözleşme şartları tek taraflı olarak ve
çoğunlukla bir tarafın lehine oluşturulan şartları meydana getirmektedir. Buna
ek olarak genel işlem şartlarının dayatıldığı sözleşmelerde taraflar eşit
koşullara sahip değillerdir. Çoğunlukla genel işlem koşullarını oluşturan taraf
daha üstün konumdadır.
Genel işlem şartları
Avrupa Birliği bünyesinde ilk defa
"Tüketici Sözleşmelerinde Kötüye Kullanılabilir Sözleşme Koşulları
Hakkında Yönerge" ile düzenlenmiştir. Ülkemizde ise genel işlem koşulları
6098 sayılı Borçlar Kanunundan evvel 4077 sayılı Tüketicinin Korunması hakkında
kanunun 6. maddesi ile düzenlenmiştir.
Bu düzenleme Avrupa
Birliği direktifi örnek alınarak yapılmış olmasına karşın yüzeysel ve sadece
tüketicileri kapsayan hükümler içermektedir. Buna karşın 1 Temmuz 2012 tarihi
ile yürürlüğe 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 ve 25. maddeleri arasında
düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile genel işlem koşulları yüzeysel bir şekilde
sadece tüketicilere uygulanacağı hükmü yerine geniş kapsamlı bir içeriğe
bürünmüştür. 7/11/2013 tarihinde kabul edilen 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe
giren 6502 sayılı yeni tüketici kanununun 5. maddesi ile de genel işlem
koşulları ile doğrundan bağlantılı olan haksız şartlar müessesesi
düzenlenmiştir. Zira 6502 sayılı TKHK'un 5/1. maddesine göre Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden
sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve
yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine
dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.
6100 sayılı Türk
Ticaret Kanunu'nun 55/I . maddesine göre haksız şartlar kavramı belirtilmiş ve
haksız şartların engellenmesi amaçlanmıştır. Bu bağamda haksız şartlara ilişkin
koruma TBK 20-25. maddeler arasında, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun 5. maddesinde ve TTK 55 ile üçlü bir koruma altına alınmıştır. TTK
55/1-f hükmü dürüstlük kuralına aykırı davranışları ve ticari uygulamaları
belirlemiştir. Türk Borçlar Kanunu'nun 20-25. maddeleri arasında belirtilen ve
haksız rekabetin yanıltıcı ticari davranışların engellenmesini amaçlayan maddeye
ilişkin yaptırımlar ile TTK 56 vd. düzenlenen haksız şartlara ilişkin
yaptırımlar arasında bazı farklar bulunmaktadır.
Buna göre genel işlem
koşullarının içerik denetiminden geçememesi halinde TBK 27 uyarınca geçersizlik
yaptırımı söz konusu olacak iken, TTK 56 vd. maddelerinde haksız şartlara
ilişkin geçersizlik yaptırımı öngörülmemiştir. Dolayısıyla tacirleri arasında
düzenlenen ticari standart sözleşmelere Türk Ticaret Kanunu'nun haksız şartlara
ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği görüşü kanaatimizce doğru
olmayacaktır. Bu bağlamda Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin de ticari standart
sözleşmelere uygulanması esastır. Buna karşın her somut uyuşmazlığa ilişkin
ayrı sonuçlara varılması söz konusu olabilir.
Haksız Şartlara karşı
denetimin hukuki altyapısı ilk 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
ile hüküm altına alınmıştır. Bu noktada 4077s ayılı yasanın 6. maddesinin ilk
fıkrası haksız şartları tanımlamıştır. Buna göre; Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı
olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve
yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine
dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. 4077 sayılı
yasayı mülga eden 6502 sayılı yasa da haksız şartları 5. madde de belirtmiştir.
Türk Borçlar Kanununun
20-25. maddeleri arasında düzenlenen hükümler tüm standart sözleşmelere
uygulanabilir niteliktedir. Bu bağlamda tüketici veya tacir ayrımı TBK
kapsamında yapılmamaktadır. Buna karşın, 6502 sayılı tüketicinin korunması
hakkında kanun uyarınca bu kanunda belirtilen hükümlerin uygulanması için karşı
tarafın tüketici sıfatını taşıması şarttır.
Tüketici sıfatına haiz
kişilere 6502 sayılı TKHK ve haksız şartlar yönetmeliği birlikte uygulanabilir.
Sonuç olarak genel işlem şartları bulunan bir standart sözleşmenin
taraflarından birinin tüketici sıfatına haiz olması halinde 6502 sayılı yasa
uygulama alanı bulacaktır. Buna karşın taraflardan birinin tüketici sıfatını
taşımadığı standart sözleşmelere ve
haksız şartlara ilişkin hükümlere ise Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulama
alanı bulacaktır. 4077 sayılı eski tüketicinin korunma hakkında kanun da haksız
şartların hangi kurum tarafından denetleneceği belirtilmemiştir. Dolayısıyla
bir çok tüketici mağduriyet yaşamıştır.
Buna karşın yeni TKHK uyarınca, haksız şartlara ilişkin denetim Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılacaktır. 6502 sayılı yasanın 5/8. maddesi
uyarınca; Bakanlık, genel olarak
kullanılmak üzere hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme
metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli
tedbirleri alır. Madde de belirtilen
bakanlık ise tanımlar başlıklı 3/a. bendinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak
belirtilmiştir.
BÖLÜM I
TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA
GENEL İŞLEM KOŞULLARININ DENETİMİ VE YAPTIRIMI
1.1. Genel İşlem
Koşullarının Hukuki Niteliği ve Etkileri
Türk Borçlar Kanunu'nun
temel ilkesi sözleşme serbestisi ilkesidir.[2]
Bu ilkenin temeli 1982 Anayasasının 48. maddesinden kaynaklanmaktadır. Çalışma
ve sözleşme hürriyeti başlıklı bu maddenin ilk cümlesine göre; Herkes, dilediği
alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir Yine 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu'nun ilk maddesinde sözleşmenin tanımı verilirken sözleşmeyi
tarafların karşılıklı ve birbirilerine uygun irade beyanları olarak
belirtilmektedir.[3]
Genel işlem koşulları
ise günümüzün ekonomik gelişmeleri ve hızlı işlem yapma gerekliliği nedeniyle
kaçınılmaz bir kavramdır.[4]
Bu kavram özellikle bir çok kişi ile aynı sözleşme şartlarında anlaşma yapmak
isteye ve bu noktada bir standart belirtilerek sözleşme şartlarının sadece tek
taraflı belirlenmesi şeklinde ortaya çıkan şartlar şeklinde tanımlanabilir.
Dolayısıyla doktrinde genel işlem koşullarının bulunduğu sözleşmelere; standart
sözleşme, iltihaki sözleşme de denilmektedir. Buna karşın bu kavramlar tam
olarak birbirini karşılamamaktadır. Zira standart sözleşme veya iltihaki
sözleşme kavramları ile anlatılmak istenen sözleşme şartlarının kısmen veya
tamamen genel işlem koşullarından oluşması iken, genel işlem koşulları kavramı
ile daha sınırlı olarak bir sözleşme içerisindeki tarafların tartışmadan ve
şartların tek taraflı olarak belirlendiği ve onaya sunulduğu şartlar anlatılmak
istenmektedir.[5]
Sözleşme ile eşit iki
tarafın bir konu üzerinde tartışarak ve sözleşme şartların birlikte oluşturarak
karşılıklı ve birbirlerine irade beyanlarını anlaşılıyor iken, genel işlem
şartları ile sözleşmenin bu unsurları ortadan kalkmaktadır.[6]
Zire genel işlem koşullarından tarafları karşılıklı ve ortak irade beyanları
ile bu sözleşme şartlarını oluşturmazlar, aksine sözleşme şartları tek taraflı
olarak ve çoğunlukla bir tarafın lehine oluşturulan şartları meydana
getirmektedir. [7]Buna
ek olarak genel işlem şartlarının dayatıldığı sözleşmelerde taraflar eşit
koşullara sahip değillerdir. Çoğunlukla genel işlem koşullarını oluşturan taraf
daha üstün konumdadır.[8]
Genel işlem şartları
Avrupa Birliği bünyesinde ilk defa
"Tüketici Sözleşmelerinde Kötüye Kullanılabilir Sözleşme Koşulları
Hakkında Yönerge" ile düzenlenmiştir.[9]
Ülkemizde ise genel işlem koşulları 6098 sayılı Borçlar Kanun’undan evvel 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’ un 6. maddesi ile düzenlenmiştir.[10]
Bu düzenleme Avrupa Birliği direktifi örnek alınarak yapılmış olmasına karşın
yüzeysel ve sadece tüketicileri kapsayan hükümler içermektedir. Buna karşın 1
Temmuz 2012 tarihi ile yürürlüğe 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 ve 25.
maddeleri arasında düzenlenmiştir.[11]
Bu düzenleme ile genel işlem koşulları yüzeysel bir şekilde sadece tüketicilere
uygulanacağı hükmü yerine geniş kapsamlı bir içeriğe bürünmüştür. 7/11/2013
tarihinde kabul edilen 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı yeni
tüketici kanununun 5. maddesi ile de genel işlem koşulları ile doğrundan
bağlantılı olan haksız şartlar müessesesi düzenlenmiştir[12].
Zira 6502 sayılı TKHK'un 5/1. maddesine göre Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve
tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı
düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.
Genel işlem koşulların
hukuki niteliği ise doktrinde tartışılmış bir konudur. buna karşın yeni Borçlar
Kanunu ile bu tartışmalar son bulmuş ve genel işlem koşullarda sözleşme görüşü
kabul edilmiştir. Buna göre genel işlem koşulları bakımından da sözleşmenin
taraflarının bu şartlar üzerinde de iradelerinin uyuşması ve bu şartların
sözleşme içeriğine dahil olması şartı aranmaktadır.[13]
Genel işlem
koşullarının ayrıntılı bir tanımı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 20.
maddesi ile belirlenmiştir. Buna göre; Genel
işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki
benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı
tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya
ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
Genel işlem koşulları büyük orandan bu şartları düzenleyen lehine olmakla
birlikte sözleşme ile meydana gelmesi muhtemel risklerin sürekli karşı tarafa
yüklendiği durumlar söz konusu olmaktadır. [14]Dolayısıyla
genel işlem koşullarının varlığı kanun koyucu tarafından sürekli
tartışılmıştır. Kanun koyucu genel işlem koşullarının bulunduğu akitlerde zayıf
tarafın korunması için genel işlem koşullarına yargısal denetim çözümünü
benimsemiş ve haksız şart niteliğinde olan koşulların bu sayede ayıklanarak
sözleşmede zayıf olan tarafın korunmasını sağlamıştır.[15]
Mahkemenin 1941 yılında
verdiği bir kararında “…sık sık çok kapsamlı olabilen genel işlem koşulları
çerçevesinde bir sözleşmenin akdedilmesi halinde, aslında sözleşme içeriği olan
bu hükümlerin hepsi hakkında sözleşmesel bir uyuşma olduğundan bahsedilemez.
Söz konusu olan daha çok hazır ve mevcut bir hukuk düzenine iltihak etmektir ve
bu düzene(gönüllü olarak) iltihak edenin içeriği hakkında ne bildiği pek bir
önem arz etmez ifadesi kullanılmıştır. Alman Federal Mahkemesi de önceleri
“mevcut bir hukuk düzeni” yaratan genel işlem şartlarının “normatif
geçerliliği” olduğu görüşünü savunmuş ancak 1955 yılında genel işlem
şartlarının objektif ve herkesi bağlayıcı hukuk normları olmadığı gerekçesi ile
bu görüşünü terk etmiştir[16].
Alman Medeni Kanununun
305.maddesinin ikinci fıkrasında ise bu düzenleme şu şekildedir:”(1) Genel
işlem koşullarının sözleşmeye dahil edilmesi için, kullananın sözleşmenin
kuruluşu sırasında, (i) Sözleşmenin diğer tarafını açıkça uyarması veya
sözleşmenin kuruluş tarzı nedeniyle açık bir uyarının yapılmasında büyük bir
güçlük varsa, sözleşmenin kurulduğu yerde bu şartların açıkça görülebilecek
biçimde ilanı yoluyla uyarması ve (ii) diğer tarafa, bunların içeriğini öğrenme
imkanını, kendisinden beklenebilecek şekilde sağlaması ve sözleşmenin diğer tarafının
da bunların uygulanmasını kabul etmesi gerekir. (2) Sözleşmenin tarafları,
fıkrada belirtilen koşullar altında, belirli hukuki işlem türleri için belirli
genel işlem koşullarının uygulanacağını önceden kararlaştırabilirler[17].”
1.2. 6098 Sayılı Türk
Borçlar Hukukunda Düzenlenen Genel İşlem Koşullarının Kişi Bakımından Uygulama
Alanı
Genel işlem
koşullarının hüküm altına alındığı ülkelerde genel olarak tüketici kapsam
dahiline alınmıştır. Bu ülkelerde genel işlem koşullarına ilişkin denetim
sadece sözleşmenin taraflarından birinin tüketici olduğu sözleşmelerde söz
konusu olmaktadır. Bu karşın bazı ülkelerde genel işlem koşullarının kapsamı
tüketicilerinin yanında tacirleri ve esnafları de kapsayacak şekilde
düzenlenmiştir. [18]Yine
tacirlerin ve esnafların genel işlem koşulları karşısından korunması hali her
ülkede benzerlik teşkil etmemektedir.[19]
Tacirlerin ve
esnafların genel işlem koşulları karşısından korunması, tüketicinin korunması
karşısında sınırlandırılabilmektedir.[20]
Bu yolun benimsendiği ülkelerden biri de Almanya'dır. BGB 305/II, III, 308 VE
309. maddelerde genel işlem koşullarının girişimciler arasındaki işlemlerde
uygulanmayacağı belirtilmiş buna karşın genel işlem koşullarının içerik
denetimi hükümlerinin ticari teamül dikkate alınarak tacir ve esnafları kapsam
dahiline alınabileceği belirtilmiştir.[21]
Karşı tarafın
bilgilendirilme biçimi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin,
düzenleyen, bu koşulları karşı tarafa teslim edebilir veya ilan yolu ile
duyurabilir. “Karşı tarafın bilgilendirilmesi
hukuksal niteliği itibariyle bir tasavvur açıklaması olup, irade açıklaması
değildir Bu nedenle diğer tarafın bilgilendirildiği her türlü delille
kanıtlanabilmelidir”
TKHK ‘da ifadesini
bulan tüketici sözleşmelerinde de, genel işlem koşullarını, sözleşme içeriğine
dahil etmek isteyen girişimcinin, sadece bu koşulları kullanmak isteğini
tüketiciye bildirmesi yeterli olmamakta, aynı zamanda, söz konusu koşulların
tüketici tarafından bilinmesine imkân tanınması da gerekmektedir. Bundan dolayı,
girişimci tarafından, tüketiciye yapılacak irade açıklamasının en geç
sözleşmenin kurulması aşamasında olması gerekir
6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu'nun 20-25 maddeleri arasında düzenlen genel işlem koşulları
tüketici, tacir ve esnaf ayrımı yapmadan genel işle koşulları denetiminin
herkese uygulanacağını ve kapsayacağını hüküm altına almıştır. Kanaatimizce bu
düzenleme yerinde bir düzenlemedir. Zira sözleşmenin taraflarından birinin
girişimci olması, genel işlem koşulları ile belirlenen akitlerde kendinden daha
güçlü durumda olan girişimcilere karşı korunmaya ihtiyacı bulunmaktadır.[22]
Özellikle KOBİ olarak belirttiğimiz küçük ve orta ölçekli girişimcilerin, büyük
ölçekli girişimciler karşısından mağduriyetin yaşanmaması adına genel işlem
koşulları kapsamında olmasının büyük önemi olduğu kanaatindeyiz.
Genel işlem
koşullarının tarafları ise doktrinde genel işlem koşullarını sözleşmenin bir
parçası haline getiren tarafa girişimci, hazırlayan, düzenleyen taraf olarak
belirtilmekte iken, genel işlem koşullarının muhatabı olan tarafa ise, karşı
taraf, müşteri, tüketici adı verilmektedir.[23]
Borçlar kanunu düzenlemesinde ise genel
işlem koşullarını tek taraflı olarak sözleşmenin bir parçası haline getiren
tarafa düzenleyen, genel işlem şartlarının muhatabı olan tarafa ise karşı taraf
olarak belirtilmiştir.[24]
Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki düzenleyen taraf kavramından, genel işlem koşullarını
kullanarak tarafında anlaşılması gerekmektedir.[25]
Zira girişimci genel işlem koşullarını bir başkasına hazırlatarak da
kullanabilmektedir.[26]
Genel işlem koşullarını
düzenleyen veya kullanan kişinin tacir olup olmamasının bir önemi
bulunmamaktadır. Yine genel işlem koşullarını düzenleyen tarafın bir kamu tüzel
kişisi veya özel tüzel kişi olmasının da 6098 sayılı kanun bakımından bir önemi
bulunmamaktadır.[27]
Zira bu husus ilgili Türk Borçlar Kanunu'nun 20/4'te açık bir şekilde
vurgulanmıştır. Buna göre; Genel işlem
koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar
tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları
sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.
Genel işlem koşularının
kullanıldığı ve tarafların farklılık arz edebildiği sözleşmeler temel olarak üç
gruba ayrılabilir. Bunlar; genel standart sözleşmeler, tüketici standart
sözleşmeleri ile ticari standart sözleşmelerdir. Genel standart sözleşmelerde
genel işlem şartları kullanan tacir veya esnaf iken, genel işlem koşullarına
muhatap olan taraf müşteridir.[28]
Tüketici standart sözleşmelerinde ise yine kullanan tacir veya esnaf iken karşı
taraf tüketici sıfatını taşımakta ve son olarak ticari standart sözleşmelerde
gerek genel işlem koşullarını kullanarak gerekse karşı taraf tacir veya esnaf
niteliği taşımaktadır.
Bu bağlamda genel
standart sözleşmelere ve ticari standart sözleşmelere 6098 sayılı borçlar
Kanunu'nun 20-25. maddeleri uygulama alanı bulacak iken, tüketici standart
sözleşmeler ise öncelikle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un
haksız şartlar başlıklı 5. maddesi uygulanmalıdır. Buna karşın tüketici
kanununda hüküm bulunmayan hallerde olayın şartlarına uygın düştüğü ölçüde
Borçlar Kanunu hükümleri uygulanabilir. Zira 6052 sayılı TKHK'un 83/1. maddesi
uyarınca; Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır.[29]
1.3. Genel İşle Koşullarının Konu Bakımından
Uygulama Alanı
1.3.1. Mevzuatımızdaki Genel İşlem Koşullarının Yeri
Genel İşlem
Koşullarının konu bakımından uygulanması husus ise, sözleşmenin genel işlem koşulu içerip
içermediği, başka bir deyişle genel işlem koşulunun sözleşmenin içeriğine nüfuz
edip etmediğinin belirlenmesi noktasında önem taşımaktadır.[30]
Genel işlem koşulları mevzuatımızda ilk kez Avrupa Birliği tüzüğü ile
belirlenen Tüketici Sözleşmelerinde Kötüye Kullanılabilir Sözleşme Koşulları Hakkında
Yönergesi temel alınarak oluşturulan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun ile düzenlenmiştir.[31]
Bu kanunun 6. maddesi
Sözleşmedeki Haksız Şartlar'dır.[32]
Bu hükme göre; haksız şart; Satıcı veya
sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye
koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet
kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan
sözleşme koşulları haksız şarttır. Şeklinde tanımlanmış ve genel işlem
koşullarının kapsamını sınırlayan Taraflardan
birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar
tüketici için bağlayıcı değildir. Hükmünü benimsemiştir.
4077 sayılı kanundan
sonra 6098 sayılı Borçlar Kanunu ile genel işlem şartları ayrıntılı ve kapsamlı
bir şekilde yeniden oluşturulmuştur. Kanunun 20-25. maddeleri arasında
düzenlenen genel işlem koşulları sadece tüketicileri kapsamamakta,
tüketicilerin yanından genel işlem koşullarının muhatabı olan esnaf ve
tacirleri de kapsamaktadır. 4077 sayılı kanunu mülga eden ve onun yerine geçen
6502 sayılı Tüketicinin korunması Hakkında Kanun'un 5. maddesi de yine borçlar
kanunun genel işlem koşulları hükümleri temel alınarak oluşturulmuştur.[33]
6098 sayılı Borçlar
Kanunundan evvel Yargıtay genel işlem koşulları karşısından genel işlem
koşularına muhatap olan tarafı korumak için özelikle MK 2'de belirtilen
dürüstlük kuralına dayanmakta idi. Zira MK. 2 uyarınca; Herkes, haklarını
kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak
zorundadır.[34]
Bu duruma göre, örneğin bankanın tüketici kredisi ile düzenlenen faiz arttırma
yetkisi dürüstlük kuralına uygun bir şekilde kullanılmalıdır. Dürüstlük
kuralına aykırı olarak bankanın faiz arttırması halinde Yargıtay MK 2 ile hükmü
hukuka aykırı bulmakta idi[35].
Buna karşın bankanın
enflasyon oranından faiz arttırma yetkisini düzenleyen genel işlem şartı
geçerliliğini korumaktaydı. Buna karşın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 24.
maddesinin açık hükmü karşısında genel işlem koşulları ile sözleşme
koşullarından tek taraflı değişikliğe gidebilme yetkisi ortadan kaldırılmıştır.[36]
Zira değiştirme yasağı başlıklı TBK 24. madde uyarınca değiştirme yetkisi
içeren genel işlem şartının yazılmamış sayılacağına karar verilecektir. Genel işlem koşullarının bulunduğu bir
sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak
karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü
değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış
sayılır.
Genel işlem şartlarının
denetimi ise düalist bir şekilde yapılmaktadır. Bu noktada ilk olarak genel
işlem şartlarının sözleşme öncesi denetimi yapılmakta ardından genel işlem
şartının dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığının araştırıldığı içerik denetimi
yapılmaktadır.[37]
1.3.2. Genel İşlem
Koşulunun ve Bu Koşulları İçeren Standart (TIP) Sözleşme Kavramının Anlamları
ve Kapsamı
Genel işlem koşulları
kavramı bir çok şekilde ifade edilebilmektedir. Bu noktada umumi kayıtlar,
genel işlem koşulları, standart şartlar, genel şartlar şeklinde belirtilebilir.
Standart sözleşme kavramı ile belirtilmek istenen ise, gene işlem şartlarının yer
aldığı sözleşmelerdir. Yargıtay tarafından da standart sözleşmeler hükümlerinin
tamamının veya bir kısmının tek taraflı olarak müzakere edilmeden oluşturulduğu
sözleşmeler olarak tanımlanmıştır.[38]
Bu noktada değinilmesi
gereken bir husus ise standart sözleşme kavramı yerine katılmalı (iltihaki)
sözleşme kavramının kullanılmasıdır. Buna karşın standart sözleşme ile
katılmalı (iltihaki) sözleşme kavramları aynı anlama gelmemektedir. Standart
sözleşmeler, katılmalı (iltihaki) sözleşme kavramını da içine alacak şekilde
tanımlanır.[39]
Katılmalı (iltihaki)
sözleşmeden kasıt; bir kamu hizmeti görmekte olan ve niteliği itibariyle tekel
niteliği arz eden su, doğalgaz, elektrik, gibi hizmetler veren kuruluşlar ile
yapılan ve önceden formüle edilmiş sözleşmeler anlaşılmalıdır. Buna karşın
standart sözleşme kavramı ile yukarıda bahsettiğimiz gibi taraflardan birinin
kamu hizmeti görüp görmemesi bir özellik taşımamaktadır. Sözleşmeci taraflar
kamu veya özel tüzel kişisi olabileceği gibi gerçek kişi de olabilir.[40]
Bu bağlamda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 20 ve 25. maddeleri arasında
düzenlenen genel işlem koşullarının standart sözleşme hükümlerinde yer alan
kayırlar olduğu belirtmekte fayda vardır.
Bu husus özellikle TBK
20. maddesinin gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Buna göre; Borçlar kanununun temelini bireysel sözleşme
modeli oluşturmaktadır. Bireysel sözleşeme denilince Borçlar Kanunu'nun 1'nci
ve devamı maddeleri anlamında öneri, karşı öneri, kabul gibi en sonunda irade
açıklamalarının uygunluğu ve uyuşması sağlanıncaya kadar, sözleşmenin her türlü
hükmünün tartışma ve pazarlık konusu yapıldığı sözleşmeler anlaşılır. Ancak
çağımızın sosyal ve ekonomik gelişmeleri, kitlelere yönelik hizmet
gereksinimini yaratmış ve bunlar için üretim zorunluluğu doğurmuştur. Buna
bağlı olarak, bireysel sözleşme modeli yanında, yeni bir sözleşme modeli ortaya
çıkmıştır. Bankalar, sigorta şirketleri, seyahat ve taşıma işletmeleri,
dayanıklı tüketim malları üretimi ve pazarlaması yapan girişimciler, bireysel
sözleşmenin kurulmasından önce soyut ve tek yanlı olarak kaleme alınmış
sözleşme koşulları hazırlamakta, bunlarla gelecekte kurulacak belirsiz sayıda,
ancak aynı şekil ve tipteki hukuki işlemleri düzenlemektedirler."
Standart sözleşmede tüm
hükümlerin genel işle[41]m
koşulu niteliği arz etmesi mecburi değildir.[42]
Bu hükümlerin yanında bireysel olarak tartışılmış ve müzakere edilmiş hükümler
de standart sözleşmenin içerisinde yer alabilmektedir. Bu noktada hükmün
müzakere edilerek konulduğunun belirtilmesi tek başına yeterli olmayacaktır.
Standart sözleşmeden bireysel hükümlerin gerçekten müzakere edilerek konulmuş
olması şarttır. Standart sözleşmede salt bazı hükümlerin tartışılarak hukuki
sonuç bağlandığı kaydı geçerli olmayacaktır. Zira 6098 sayılı TBK 20/3.
uyarınca; Genel işlem koşulları içeren
sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin
tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem
koşulu olmaktan çıkarmaz. Şeklinde bu husus belirtilmiştir.
Dolayısıyla standart
sözleşmede müzakere edilerek onulduğunu ispat yükü de bunu iddia eden tarafa
düşer ki bu iddia genellikle girişimci taraftan gelmektedir.[43]
Standart sözleşmede müzakere edilerek kabul edilen maddelere ilişkin 6098sayılı
kanunda açık bir hüküm bulunmamakla birlikte genel ispat kuralı ile bu sonuca
ulaşılabilmektir. Buna karşın 6502 sayılı Tüketicinin korunması hakkında
kanun'un 5/3. maddesinde; Sözleşmeyi
düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa
bunu ispatla yükümlüdür. Hükmü yer almaktadır.
Bu noktada değinilmesi
gereken bir diğer husus ise, bireysel olarak müzakere edilerek düzenlen hüküm
ile genel işlem koşulunun çekişmesi halinde bireysel hükme öncelik verilmesi
gerekmektedir.[44]
Bu husus Alman Borçlar Kanununun genel işlem şartlarını düzenleyen maddelerine
açık bir şekilde belirtilmektedir. Buna karşın Türk borçlar kanunu hükümlerinde
bireysel hükümlerin genel işlem koşullarına göre üstün olduğu kuralı açıkça
belirtilmemiş olmasına karşın bu yoruma genel kural ile ulaşılabilir. Zira bu
genel kural özel kural genel kuralı bertaraf eder ilkesidir ( lex specialis derogat lex generalis).
1.4. Genel İşlem Koşullarının Kavramsal Çerçevesi Ve
Zorunlu Unsurları
Genel işlem şartları Türk Borçlar Kanunu'nun
20. maddesinin ilk fıkrasında
belirtilmiştir. Buna göre; Genel
işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki
benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı
tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya
ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz.
TBK' de belirtilen bu tanımdan genel işlem koşullarının zorunlu unsurları
çıkarılabilmektedir. Bu noktada ayrıca belirtmek gerekir ki genel işlem
koşulları denetime tabi tutulabilmesi için belirtilen zorunlu unsurları mutlak
surette taşıması gerekir.[45]
Bu noktada genel işlem koşullarının zorunlu unsurları, genel işlem denetiminde
bir ön sorun meselesidir.[46]
Genel işlem koşullarından
bulunması gereken unsurlar beş başlık altında belirtilebilir. Bunlar; Bir
Sözleşmenin Koşulunu ve Yan Edimin Konusunu Oluşturmaları, Önceden Tek Yanlı
Olarak Belirlenmesi, Genel ve Soyut Nitelikte Olması, Çok Sayıda Sözleşmede
Kullanılma Amacının Bulunması, Önceden Belirlenen Sözleşme Koşullarının
Sözleşme Kuruluşu Sırasında Müzakere Yapılmadan Kullanılmasıdır.[47]
1.4.1. Bir Sözleşmenin Koşulunu ve Yan Edimin Konusunu
Oluşturmaları
Genel işlem koşulları
bir sözleşmenin içerisinde, tek taraflı olarak, önceden, soyut ve müzakere
edilmeden belirlenen koşullardır. Genel işlem koşulları ne kadar standart
sözleşme içerisinde yer aldığı belirtilse de bu sözleşmelerin ayrıca bir
özelliği bulunmamaktadır.
Bu sözleşmeler, kira,
satım, kredi sözleşmesi, avukatlık sözleşmesi vs. veya isimli, isimsiz
sözleşmelerin tamamında bulunabilir. Yine buna ek olarak genel işlem koşulu
denetimi için sözleşmenin ulusal veya uluslararası nitelik taşıması önem arz
etmez. Bu noktada Türkiye'nin yakın zamanda sözleşmeci taraf olduğu United
Nations Convention on Contracts for the International Sale of Goods (
Uluslararası menkul mal satışları hakkında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi)
(CISG), hükümlerinin 8 ve 14. maddeleri uyarınca uluslararası menkul mal satımı
sözleşmesinde yer alan genel işlem koşulları nedeniyle genel işlem koşullarına
özgü denetimin yapılabileceği belirtilmektedir.[48]
Genel işlem şartları
denetimi tarafların karşılıklı hak ve borçlarının söz konusu olduğu
sözleşmelerde söz konusudur. Bu bağlamda taraflar arasından yapılan akdin bir
usul sözleşmesi, eşya sözleşmesi veya ihale sözleşmesi olması arasında fark
bulunmamaktadır. [49]Buna
ek olarak genel işlem koşulu denetimi sadece sözleşmelerde yer alan kayıtlar
için değildir. Buna ek olarak sözleşme eki statüsü şeklindeki beyanların
bulunduğu kayıtlar içinde genel işlem şartı denetimi söz konusu olabilecektir.
Bu konuyu bir örnek ile şu şekilde açıklanabilir. Örneğin tedavi ekinde
hastanın ameliyatı hakkında gerekli tüm aydınlatmaların yapıldığı ve hastanın
ölümü halinde cesedinin hastana tarafından kullanılacağı beyanı da genel işlem
şartı denetimine tabi bir kayıttır.[50]
Sözleşme koşulunun bir
asli edim veya yan edim niteliği taşıması genel işlem şartı denetimi için önem
arz etmemektedir. Genellikle taraflar sözleşmenin asli edimi ile ilgilenip yan
edimle ile ilgilenmemektedir ve genel işlem kayıtları da çoğunlukla yan
edimlerde söz konusu olmaktadır. [51]Bu
nedenden dolayı karşılaştırmalı hukukta genel işlem koşulları denetimini
sözleşmenin asli edimleri ile ilgilenmediği sadece yan edimler için genel işlem
koşulu denetiminin yapılması kabul edilmektedir. [52]
Edim-karşı edim
arasındaki denge Avrupa Birliği yönergesine göre sadece saydamlık denetimine
tabi olup ayrıca bir içerik denetiminde geçirilmemektedir. Dolaysıyla bu
yönerge ile edim - karşı edim dengesi sadece sözleşmenin anlaşılır olmamsı
noktasında bir denetime tabidir.
Bu bakımdan Türk
Borçlar Kanunu mantığında da edim-karşı edim dengesine ilişkin içerik
denetimini yapılmadığı buna karşın örneğin sözleşme ile kararlaştırılan ücretin
anlaşılır olmaması halinde veya sözleşme şartlarının tek taraflı olarak
değiştirildiği (değiştirme yasağı) durumlarda saydamlık denetimi söz konusu
olmaktadır. Sonuç olarak edim-karşı edim dengesinde özellikle belirlenen bedel
konusunda bir tartışma söz konusudur. buna karşın şu anki mevzuatımız uyarınca
edim-karşı edim dengesi ücretin dürüstlük kuralına göre belirlenip
belirlenmediği denetimini yapmamaktadır. Bu denetim genel hükümlere göre
yapılabilir (aşırı yararlanma).[53]
1.4.2. Önceden Tek Yanlı Olarak Belirlenmesi
Genel İşlem koşulları
önceden tek taraflı olarak hazırlanır. Zira tarafların müzakere ederek
hazırladığı hükümler bireysel sözleşme hükümleri niteliği taşımaktadır.[54]
Tek taraflı hazırlanma unsuru Türk Borçlar Kanunu'nun 20. maddesinde de
belirtilmiştir.[55]
Buna göre; Genel işlem koşulları ... önceden, tek
başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Genel işlem
şartlarının bu unsuru niteliği itibariyle sözleşme serbestisi ilkesini
zedelemektedir. Zira sözleşme mantığında, taraflar karşılıklı irade
beyanlarının örtüşmesi ile sözleşme akdederler.[56]
Zira bu husus; TBK 1/1'de belirtilmiştir. Sözleşme,
tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla
kurulur.
1.4.3. Genel ve Soyut Nitelikte Olması
Genel işlem koşulları
kanunlarda belirlendiği gibi genel ve soyut nitelik taşımalıdır. Zira genel
işlem koşullarının niteliği gereği birden fazla kişi ile bu hükümlerin kullanılması
amaçlanmaktadır. Bu koşullar belirli bir kişi için hazırlanmadığı ve birden
fazla kişi için uygulanması planlandığı için genel ve soyut nitelik taşıması
gerekir. Bu husus; TBK 20. maddede; ...ileride
çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, açıklamasında
belirtilmiştir.
1.4.4. Çok Sayıda Sözleşmede Kullanılma Amacının
Bulunması
Genel işlem koşulları
birden fazla sözleşme için kullanılmak için düzenlenir. Bu unsura göre
düzenleyen veyahut kullanan tarafın bu hükümleri mutlak surette birden fazla
akit için kullanması zorunluluğu aranmamaktadır. Zira düzenleyenin bir defaya
mahsus olarak bu hükümleri kullanması da bu hükmün birden fazla kişi için
hazırlandığı gerçeğini etkilemeyecek ve hüküm genel işlem şartları denetimine
tabi olacaktır.[57]
1.4.5. Önceden
Belirlenen Sözleşme Koşullarının Sözleşme Kuruluşu Sırasında Müzakere
Yapılmadan Kullanılması
Genel işlem
koşullarının temel unsurlarından bir diğeri ise düzenleyen veya kullanan
tarafın tek taraflı olarak karşı taraf ile müzakere edilmeden karşı tarafa
sunulmasıdır. Bu noktada genellikle ekonomik olarak güçlü olan düzenleyen kendi
lehine olan düzenlemeleri önceden hazırlayarak karşı tarafa sunmaktadır. Bu
sözleşme hükümleri çoğu durumda da zaman darlığında, bilgi eksikliğinde veya
yazıların okunmaması dolayısıyla müdahale etmeden kabul eder.[58]
Buna ek olarak ekonomik olarak güçlü olan taraf karşısından bu hükümlere
müdahalede bulunma şansı çoğu zaman da bulunmamaktadır.[59]
Karşı taraf bu hükümleri imzalamak durumunda kalmaktadır.
Bu bağlamda genel işlem
koşulları karşı taraf müzakere edilerek değiştirilmesi halinde bu hüküm
bireysel sözleşme hükmü haline gelecektir. Bu halde ise bu hükme karşı genel
işlem koşulu denetimi yapılamayacaktır. Bu noktada değinilmesi gereken bir
diğer husus ise, sadece sözleşme metnine hükmün tartışılarak oluşturulduğu
kaydının konulması sözleşme hükmünü genel işlem koşulu olmaktan çıkarıp
bireysel sözleşme hükmü haline getirmeyecektir.[60]
Zira bu husus 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20/3. maddesinde açıkça ; genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya
ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul
edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan
çıkarmaz.hükmü belirtilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu
20/1. maddesi ile taraflar arasında müzakere yani bireysel görüşmeden bahsedilmektedir.[61]
Bu kavramın açıklanmasında fayda görüyoruz. Girişimci ile karşı taraf arasında
bireysel görüşme çoğu zaman global kabul denilen bir yöntemle, yani karşı
tarafın tüm genel işlem koşullarını okudum beyanı ile sözleşmeyi imzalaması ile
Borçlar Kanunu'nda belirtilen ispat yükünü yerine getirdiği yorumu doğru
olmadığı kanaatindeyiz. Bu bağlamdan bireysel görüşmeden kanunun kastı
girişimci tarafın genel işlem koşullarını açık bir şekilde karşı tarafa
aktarması başka bir deyişle bilgilendirmesi ve bu hükümlerin müzakereye açık
olduğunun belirtilmesi kabul edilmektedir.[62]
Buna ek olarak
girişimci karşısından gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan tüketici veya
tacir olmayan biri ile yapılan standart sözleşmeden, genel işlem koşullarının
tek tek okunarak karşı tarafın genel işlem koşulları hakkında bilgilendirildiği
ve imzalatılması ile bu hükümlerin bireysel sözleşme hükmü niteliğinde
olduğunun belirtilmesi de yeterli olmayacaktır.[63]
Bu bağlamdan tüketici
veya tacir olmayan kişi gerekli bilgi birikimine sahip olmaması nedeniyle karşı
tarafın sözleşme içeriğine dahil olması söz konusu olmayacaktır.[64]
Bu noktada global kabulün varlığının saptanması ile standart sözleşmedeki genel
işlem koşullarının müzakere edilerek bireysel sözleşme hükmü niteliğinde olduğu
iddiası dinlenmeyecek ve bu hükümler için
genel işlem koşullarına özgü denetim yolları uygulanabilecektir.[65]
Genel işlem
koşullarında karşı tarafın sözleşmenin içeriğine dahil olması esası açık bir
şekilde belirtilmemesine rağmen 6502 sayılı TKHK 5/3'te tüketicinin sözleşmeye
etki edebilmesi, karşı tarafın sözleşmenin içeriğine dahil olması esası kabul
edilmiştir. 5/3. madde uyarınca bu husus şu şekilde düzenlenmiştir; Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve
standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o
sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.
BÖLÜM II
YARGISAL VE İDARİ DENETİM VE 6098 SAYILI TÜRK
BORÇLAR KANUNU’NDA DÜZENLENEN GENEL İŞLEM KOŞULU DENETİMİ YAPTIRIMININ TÜRLERİ
2.1. Denetim Türleri (Yargısal ve İade Denetim)
Genel işlem
koşullarının denetimi hukukumuzda idari denetim ve yargısal denetim olmak üzere
iki kısma ayrılmaktadır.[66]
Yargısal denetim taraflar arasında genel işlem koşullarının haksız şat niteliği
taşıması ile başka bir deyişle bir uyuşmazlığın yaşanması ile mahkemelerde
çözümlenen bir yol olarak belirlenmiş iken, genel işlem koşullarının idari
denetimi için mutlak surette bir uyuşmazlığın çıkması beklenmez.[67]
Zira idari denetim daha
çok önleyici etki taşımaktadır. Çalışmamızın ilerleyen kısımlarından ayrıntılı
bir şekilde genel işlem koşullarının
yargısal denetimi üzerinde durulacağı için. Bu kısımda hukukumuzda çok da
örneği bulunmayan idari denetime ilişkin bilgi vereceğiz.
İdari denetime ilişkin
örneklerden biri 3.6.2007 tarihli 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun
11/1.maddesidir. Buna göre; sigorta
sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince
aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak
sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis
edilebilir.Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı
altında her hangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir.
Kanunun 11. maddesinde belirtilen müsteşarlık ise Hazine müsteşarlığıdır. [68]Bu
bağlamda sigorta sözleşmelerindeki genel şartların denetiminde Türk Ticaret
Kanunu ile hazine müsteşarlığı belirleyici olacaktır.
Hukukumuzda idari
denetime ilişkin bir diğer husus ise 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 76.
maddesi ile düzenlenmiştir. İlgili maddenin ikinci fıkrasına göre; Bu
kanunun 4. maddesinde yer alan, faaliyetler konularına ilişki olarak bankalar
ile bireysel müşterileri arasından akdedilebilecek sözleşmelerin şekil ve
içeriğinde yer alması gereken asgari hususlar ile tip sözleşmelerin
uygulanacağı işlemler, Kurulun uygun görüşü alınarak kuruluş birlikleri
tarafından belirlenir.
Genel işlem
koşullarının idari denetim ve yargısal denetim arasındaki ilişkide en önemli
husus, bir genel işlem koşulunun idari denetimden geçmesi, bu koşulun yargısal
denetimden geçmesine engel teşkil etmemesidir.[69]
Zira hukuk devletinin temelinde de hak arama hürriyeti gereği bu yolun
kapatılamayacağı temel bir ilkedir.
Bu bağlamda idari
denetim önceden başka bir deyişle standart sözleşme karşı taraf ile
imzalanmadan evvel yapılan denetim iken, Yargısal denetim standart sözleşmenin
hukuki sonuçlarını doğurması sırasında ortaya çıkan uyuşmalık sürecinde yapılan
denetimdir. Dolayısıyla idari denetimden geçmiş bir genel işlem koşulu TBK
20-25. maddeler arasında düzenlenen yargısal denetime de uyuşmazlık çıkması
halinde tabi olacaktır.[70]
İdari denetime ilişkin
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Sözleşme öncesi
bilgilendirme yükümlülüğü başlıklı 33. maddesinde; konut finansmanına ilişkin
sözleşme öncesi bilgilendirme yükümlülüğü maddesi düzenlenmiştir.
Buna göre; Konut finansmanı kuruluşları, tüketiciye,
konut finansmanı sözleşmesinin koşullarını içeren sözleşme öncesi bilgi
formunu, sözleşmenin kurulmasından makul bir süre önce vermek zorundadır.
Bu bağlamda kanunu bu maddesi temel alınarak bakanlık konut finansmanı
kuruluşları tarafından verilecek bilgilendirme formunun usul ve esasların
belirleyen bir yönetmelik çıkarmıştır.[71] Yönetmeliğin amacı ise ilk madde de şu
şekilde belirtilmiştir.; konut finansmanı
kuruluşlarınca tüketicilere verilecek olan sözleşme öncesi bilgi formunun usul
ve esasları düzenlemektir. Buna ek olarak konut finansmanı kuruluşlarınca
verilecek olan bilgilendirme formunun sözleşme öncesinde tüketiciye yazılı
olarak verilmesi gerektiği belirtilmiştir ( Yönet. m.5).
Bu bağlamda gerek
sigorta sözleşmeler için genel işlem şartları bakımından bir idari denetimin ve
tüketicinin korunması hakkında kanun bakımından konut finansmanı
sözleşmelerinde idari denetimden bahsedilebilecektir. Buna karşın idari
denetimin belirli sözleşmeler temelinde söz konusu olmasındansa genel olarak
bir idari denetim yolunun düzenlenmesi hukuk sistematiği açısından daha yararlı
olacağı kanaatindeyiz.
2.2. 6098 Sayılı TBK Düzenlenen Genel İşlem Koşulu
Denetiminin Türleri
Alman borçlar kanunu
hükümler uyarınca genel işlem şartlarına ilişkn denetim üç şekilde
yapılmaktadır. Bunlar yürürlük denetimi, saydamlık denetimi ve içerik
denetimidir.[72]
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem
koşullarının yargısal denetimi ise temel olarak iki şekilde belirtilmektedir.
Bunlar bağlayıcılı yani
yürürlük denetimi ile içerik denetimidir.[73]
Buna karşın Türk Borlar Kanunu'nun genel işlem koşullarını düzenleyen maddelerinde
temel olan bu iki denetimin yanından bir çok denetim yolu hüküm altına
alınmıştır. Bu denetim yolları tezimizin bu bölümünde irdelenecektir.
Genel işlem koşulları
denetiminde uygulanacak yaptırımlar ise kanun sistematiğinde; yazılmamış
sayılma, Yorum Denetimi Yoluyla Düzenleyenin Aleyhine Yorumlama Yaptırımı,
İçerik Denetimi Yoluyla Geçersiz Sayma Yaptırımı şeklindedir.[74]
Buna ek olarak yazılmamış sayılma yaptırımı da kendi içerisinde gruplara
ayrılmaktadır. Bu alt gruplar ise; Yürürlük veya Kapsam Denetimi Yoluyla
Yazılmamış Sayılma Denetimi, Şaşırtıcı Koşul Denetimi Yoluyla Yazılmamış
Sayılma, Değiştirme Yasağı Denetimi Yoluyla Yazılmamış Sayılma şeklinde
belirtilebilir.[75]
2.2.1. Yazılmamış Sayılma
Hukuk sistemimizde
yazılmamış sayılma yaptırımı ilk defa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 21/1
vd. maddelerinde öngörülmüştür.[76]
Buna göre; TBK 21.maddenin başlığı yazılmamış sayılma olup yaptırım şu halde
belirlenmiştir; Karşı tarafın menfaatine
aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması
sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça
bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da
bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları
yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan
genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır[77].
Borçlar kanununda
belirlenen bu yaptırım Türk Ticaret Kanunu'nun bazı maddelerinde de
öngörülmüştür Buna göre; TTK 675' de yer alan faiz şartının yazılmamış
sayılması yaptırımı; Görüldüğünde veya
görüldüğünden belirli bir süre sonra ödenmesi şart kılınan bir poliçeye,
düzenleyen tarafından faiz şartı konulabilir. Diğer poliçelerde böyle bir faiz
şartı yazılmamış sayılır. Faiz oranının poliçede gösterilmesi gerekir;
gösterilmemiş ise faiz şartı yazılmamış sayılır. Veya yine Türk Ticaret
Kanununda belirtilen sorumsuz kaydı[78]
( TTK 679); Düzenleyen, poliçenin kabul
edilmemesinden ve ödenmemesinden sorumludur. Düzenleyen, kabul edilmeme hâlinde
sorumlu olmayacağını şart edebilirse de ödenmemeden sorumlu olmayacağına
ilişkin kayıtlar yazılmamış sayılır. Şarta bağlı cironun yazılmamış
sayılacağını öngören TTK 682 hükmü - Cironun
kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Cironun bağlı tutulduğu her şart yazılmamış
sayılır- yazılmamış sayılma yaptırımın uygulandığı durumlardan bazılarıdır.[79]
Bu noktada tartışılması
gereken husus yazılmamış sayılma yaptırımının hukuki mahiyeti olacaktır.
Yazılmamış sayılma hükmün iptal edileme yaptırımdan farklıdır. Zira iptal
yaptırımında hüküm hukuk düzleminde bir sonuç doğurabilmektedir. Buna karşın
yazılmamış sayılma yaptırımda belirlenen hüküm hiç bir zaman hukuk düzleminde
var olmamıştır. Buna karşın yazılmamış sayılma yaptırımı ile esas olarak
anlaşılması gerekenin hükmün sözleşmenin içeriğine dahil olmamasıdır.[80]
Zira genel işlem koşulunun yazılı yapılma gibi bir şartı bulunmamaktadır. Genel
işlem koşulunun yazılmamış sayılma yaptırımına tabi olması bu düzenlemenin yok
hükmünde anlamına geldiği kanaatindeyiz.
Standart sözleşmenin
genel işlem koşulu[81]
niteliğindeki hükümlerinin yazılmamış sayılma yaptırımı ile karşılaşması
durumunda sözleşmenin akıbetinin ne olacağı üzerinde durulması gereken bir
diğer husustur. Bu noktada yazılmamış sayılan husus sözleşmen yan edimlerini
oluşturuyor ise- ki çoğunlukla yan edim niteliği taşırlar- sözleşme diğer
hükümleri ile var olmaya devam edecektir. Buna karşın yazılmamış sayılma ile
sözleşmenin kurulması mümkün olmayacak ise, sözleşme hukuki düzlemde yerini
alamayacaktır.[82]
Zira sözleşmenin kurulması için gerekli olan objektif esaslı unsurlar genel
işlem koşullarından oluşuyor ise ve bu hükümlerin yazılmamış sayılma yaptırımı
ile karşılaşması halinde sözleşme kurulmayacaktır. [83]
2.2.1.1. Yazılmamış Sayılmanın Sözleşmenin Diğer Hükümlerine Etkisi ve
Boşluğun Doldurulması
Genel işlem koşulunun
yazılmamış sayılması halinde bu durumun sözleşmenin diğer hükümlerine etkisinin
ne olacağı ise Türk Borçlar Kanunu'nun 22. maddesinde belirtilmiştir. Bu madde
uyarınca; Sözleşmenin yazılmamış sayılan
genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda
düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi
yapmayacak olduğunu ileri süremez.
TBK' nın bu maddesi
sadece genel işlem şartlarında bazı şartlarının yazılmamış sayılması halinde ne
olacağı düzenlenmemiş buna ek olarak genel işlem şartlarını düzenleyen veya
kullanan tarafında yazılmamış sayılma yaptırımına karar verilen hükümler
nedeniyle bu sözleşmenin tarafı olamayacağı iddiası de geçerli olmayacaktır.
Burada amaç genel işlem koşullarını düzenleyen karşısındaki zayıf tarafın
korunmasıdır. Yazılmamış sayılma yaptırımı ile karşılaşmayan Genel işlem koşulu
niteliğindeki yan edimler ile asli edimler sözleşmenin devamını
sağlayacaklarıdır.[84]
Sözleşmenin yan
edimlerinden olan malın ifa yeri, ifa zamanı hasar veya taşıma gibi hususlar
ise Türk Borçlar Kanunu'nun yedek kurallarında düzenlendiği şekilde işin
niteliği de göz önüne alınarak hakim tarafından belirlenecektir.[85]
Bu bağlamda özellikle Yargıtay tarifenin aşıldığı doğalgaz bedellerine ilişkin
bir kararında idare tarafından tarifelerin aşması ile ortaya çıkan bedelin
iptal edilmesi yerine Türk Borçlar kanununda belirtildiği gibi yedek hükümlerin
işin doğasına göre hakim tarafından doldurulacak şekilde karar verilmesi için
dosyayı ilk derece mahkemesine göndermiştir.[86]
Yazılmamış sayılma
yaptırımı ile karşılaşan genel işlem koşulları niteliğindeki hükümlerin
sözleşme de yarattığı boşluğun nasıl doldurulacağına ilişkin husus ise,
sözleşmenin diğer genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerin devam edeceği,
buna karşın ortaya çıkan boşlukların Türk Borçlar Kanunu hükümleri ile
belirlenen yedek hükümler ile doldurulacaktır.[87]
Davacının
tescilini talep ettiği 28 numaralı bağımsız bölüm fesih tasfiyesinde yükleniciye
bırakılmadığından, alınan taşınmazın davacı adına tescil olanağı ifada imkansızlık
nedeniyle ortadan kalkmıştır. Mahkemenin değinilen olguyu gözetmek suretiyle
tescile ilişkin istemi reddetmiş olması doğrudur. Ancak; davacı, tescil
talebinin reddi halinde ikinci kademedeki istek olarak bağımsız bölümün
güncelleştirilmiş değeri ile 28 numaralı bağımsız bolümde yaptığı iyileĢtirme giderlerinin
tahsilini de istemiştir[88].
Borçlar Kanunu'nun 96. maddesi hükmünce akitten kısmen veya tamamen istifade edemeyen
kusursuz taraf, diğer taraftan uğradığı zararların tazminini isteyebilir[89].”
Alacağın
temliki şeklinde gerçekleşen böyle bir sözleşmeye dayalı olarak temlik alanın
talepte bulunabilmesi için, öncelikle yüklenici tarafından kendisine temlik
edilen hakkın arsa sahibi nezdinde gerçekleşmesi; eş söyleyişle, yüklenicinin
kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle arsa sahibine karşı üstlendiği edimi yerine
getirmesi; inşaatı bitirmesi veya eksik kalan kısmın paraya dönüştürülerek
tamamlanacak kadar cüzi bir boyutta olması gerekir. Aksi takdirde, temlik alan,
temlik sözleşmesine dayalı olarak, o sözleşmenin tarafı durumunda bulunmayan
arsa sahibinden herhangi bir talepte bulunamaz; sadece ve ancak, kendi akidi
durumundaki yükleniciden tazminat isteyebilir.”
Davacı[90]
16.1.1990 tarihli sözleşme gereği 25.000.000 TL ödeyerek satın aldığı dairenin
tapusunun kaçak yapıldığı gerekçesiyle verilemediğini ileri sürerek ödediği
bedelin dava tarihindeki değeri olan 7.000.000.000 TL.'nin faizi ile
ödetilmesini talep etmiştir…Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu
taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tapulu
taşınmazın satıĢına ilişkin sözleşme, resmi biçimde yapılmadığından hukuken
geçersizdir. ( MK. 634, BK. 213, Tapu K. 26 ve Noterlik K. 60 maddeleri ). O
nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu
durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri
isteyebilirler[91].
Zira,
davacı yaban 9.3.2000 günlü sözleşme konusu kişisel hakkı yükleniciden temellük
etmiştir. Sadece yazılı yapılması şartına bağlı olan sözleşme Borçlar Kanunu
163. maddesi uyarınca geçerlidir. Anılan sözleşmenin ""ödeme
planı"" başlıklı maddesinde peşin olarak on milyar liranın ödendiği,
kaba inşaat aşamasında oniki milyar lira, ince işler aşamasında yirmi milyar
lira, iş çevre düzenlemesi aşamasına getirildiğinde sekiz milyar lira kademeli
ödeme yapılacağının hükme bağlandığı böylelikle tüm satış bedelinin elli milyar
lira olarak kararlaştırıldığı görülmektedir. Görülüyor ki, bu sözleşme ile
taraflara karşılıklı hak ve borçlar yüklenmiş, bedelin ödenmesi için
getirildiği seviyeye göre belirli bir takvime bağlanmıştır. Sözleşme uyarınca
öncelikli edim yüklenicidedir. Tarif etmek gerekirse, yüklenici eseri kaba seviyeye
getirdiğinde oniki, ince işler seviyesinde yirmi, çevre düzenlemesi aşamasında
sekiz milyar lira bedele hak kazanacaktır. Borçlar Kanunu'nun 81. maddesi
gereğince karşılıklı taahhütlere havi bu gibi sözleşmelerde akdin icrasını
isteyen tarafın öncelikle kendi edimini ifa etmesi veya ifayı teklif etmiş
olması gerekir. Olayda ise, yüklenici şirket on milyar lira olan peşin bedeli
tahsil ettiği halde eseri oniki milyar lira istemeye hak kazanacağı kaba inşaat
seviyesine getirmemiştir. Bu saptama, davacı şaban tarafından yaptırılan delil
tespiti ve alınan bilirkişi raporu ile sabittir. Açıklanan bu duruma göre,
yüklenici Şirket sonraki ağarmada ödenmesi gereken para dilimlerini sözleşmenin
açık hükmü karşısında satın alan şaban'dan isteyemeyeceğinden yüklenici
temerrüdü gerçekleşmiştir. Hal böyle olunca, davacı şaban Borçlar Kanunu'nun
106. maddesindeki seçimlik haklarından akdin ifası ve gecikme sebebi ile zarar
ve ziyanı istemekte haklıdır.[92]
“Davacının bakiye satış bedelini öngörülen vade ve miktarlarda ödediği kanıtlanamamış
olduğundan davacı yönünden temerrüt olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir ise
de; davacının temerrüdü karşısında davalı yüklenicinin temerrüt nedeniyle
akitten döndüğünü zamanında davacıya bildirmesi gerekir.
Oysa
yüklenici böyle bir yol izlemeden usulünce akitten dönmeden davacıya harici
sözleşme ile satmış olduğu villayı 12.12.1996 tarihinde tapudan üçüncü kişi
Sevgi Koyuncu'ya satmak suretiyle kendi ediminin ifasını imkansız hale
getirmiştir. Bu durumda sözleşmeden usulünce dönmeden kendi ediminin ifasını
imkansız hale getiren davalı yüklenicinin, davacının bedel isteği yönünden
sorumlu olacağının kabulü gerekir. Bu konuda dava dilekçesinde istek de
bulunduğundan davacının ödediği satıĢ bedeline göre bedel isteğinin kabulü
gerekirken bu istek yönünden de davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden
hükmün bozulması gerekmiştir.[93]
“Temlik tarihinde daire üçüncü kişi tarafından iktisap edilmiş olduğu için,
temlik konusu alacağın yeni dairenin temlik tarihinde mevcut olmadığı kabul edilmelidir.
Temlik ivazlı olduğu için temlik edenin bu durumu bilmemesi kendisini
sorumluluktan kurtarmaz. öyle ise temlik eden davalı, anılan kanun hükmü
uyarınca kural olarak sorumludur. Ancak Borçlar Kanunu'nun 171 inci maddesinde
temlik edenin bu sorumluluğu, almış olduğu para ve bunun faizi ile davacının
borçlu hakkında yapmış olduğu takip masrafları ile sınırlandırılmıştır.”
2.2.1.2. Yürürlük veya Kapsam
Denetimi Yoluyla Yazılmamış Sayılma Denetimi
Genel işlem koşulları
niteliğindeki hükümler için yargısal denetim iki aşamalıdır. Bunlar
bağlayıcılık denetimi ve içerik denetimidir. Her iki denetimde Türk Borçlar
Kanunu'nun 20-24. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun'da ise dağlayıcılık denetimi düzenlenmemiştir. Buna karşın 6502
sayılı kanunun 83. maddesinde belirtildiği gibi bu kanunda boşluk söz konusu
olması halinde genel hükümler kanunun özünü etkilemeyecek şekilde kıyasen
uygulanır. Bu bağlamda bağlayıcılık denetimi gerek tüketiciler gerekse tacir ve
esnaflar için Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre yapılacaktır.[94]
Genel işlem
koşullarının yargısal denetiminde ilk olarak standart sözleşmedeki bu
kayıtların sözleşmenin içeriğine nüfuz edip etmediği dikkate alınır.
Dolayısıyla bağlayıcılık denetimi olarak adlandırılan bu denetimde genel işlem
koşullarının bir bütün olarak sözleşmenin kapsamına dahil olup olmadığı
incelemesi yapılır. Bağlayıcılık denetimi kavramının yanından bu denetime
yürürlük denetimi, kapsam denetimi kavramları da kullanılmaktadır. Yürürlük
denetimi sonucu, bu denetimden geçemeyen genel işlem koşullarının yazılmamış
sayılmasına karar verilmektedir. Başka bir deyiş ile bağlayıcılık denetimi
sonrası bazı kayıtların sözleşmenin kapsamına dahil olmadığı sonucu ortaya
çıkmaktadır.
TBK 21 madde uyarınca
da genel işlem koşullarının bağlayıcılık denetiminde geçmesi için bu koşulların
sözleşmenin kapsamına sirayet etmesi ile mümkün olacağı belirtilmiştir.[95]
Buna göre madde hükmü şu şekildedir.; Karşı
tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına
girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu
koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme
imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi
takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.
TBK 21. madde hükmünden
de anlaşılacağı üzere genel işlem kaydının sözleşmenin kapsamına girmesi için
karşı tarafın bu koşullar hakkında yeterince bilgilendirilmesi ve karşı tarafı
genel işlem koşullarının içeriğini öğrenme imkanı sağlaması gerekmektedir. Bu
bağlamda yürürlük denetiminde genel işlem kayıtlarının global kabul ile
belirtilip belirtilmediğine bakılmaktadır. Global kabulden kasıt ise karşı
tarafa sadece genel işlem koşullarının okunması ama karşı tarafın bu kayıtlar
hakkında yeterince bilgilendirilmemesidir.[96]
Dolayısıyla global kabulün varlığı halinde genel işlem koşullarının sözleşmenin
kapsamına dahil olmadığı belirtilmektedir.
Zira Yargıtay'da
global ( genel ) kabul ile bağlayıcılık denetiminde
kaçılamayacağı ve sözleşmendeki bu kayıtların kapsam dahilinde olmadığını
belirtmektedir. Yargıtay 11. HD., T., 06.01.2014, E.:2013/8680, K., 2014/77
sayılı ilamında opsiyon akdinde karşı tarafın sözleşmedeki genel işlem
kayıtları hakkında aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin
araştırılası gerektiğine karar vermiştir.
Genel (global) kabulün
karşısından tam kabul kavramı bulunmaktadır. Bu bağlamda tam kabul genel işlem
kayıtlarının karşı tarafça tam olarak okunması ve anlamasının sağlanması ile
söz konusu olmaktadır. Bu kayıtların bağlayıcılık denetimden geçmesi için tam
kabulün varlığı şarttır. Global kabul uygulamada genellikle genel işlem koşulu
niteliğinde bulunun hükümlerin karşı tarafın bilgilendirilmesi sağlanmadan sözleşmenin
en alt kısmına "okudum, anladım" yazılarak ve imza atılmak yoluyla ve
akdin bir örneğini karşı taraf vermek suretiyle söz konusu olmaktadır. Bu
bağlamda genel işlem koşulları bağlayıcılık denetiminde geçemeyecek ve bu
akitler yazılmamış sayılacaktır. Bu husus Yargıtay kararlarına yansımaktadır.
Yargıtay global kabulün
varlığını haksız şart yaptırımından kaçmak için bir yol olarak görmekte ve bu
kayıtların yargısal denetime tabi tutulması gerektiğini belirtmektedir.[97]
Buna göre Yargıtay 13. HD., T., 14.12.2004, E.: 2004/9747, K.: 2004/18207
sayılı ilamında şu ifadelere yer vermiştir.; "yukarıdaki araç sipariş formu ve arka taraftaki yeni araç satış
şartlarının tamamının her maddesini dikkatle okudum ve imzaladım" şeklinde
beyanı ve bu formun arka sayfasındaki sözleşme kısmının altından imzası
mevcuttur. Buna karşın Yargıtay global kabul niteliğinde bu beyanı genel işlem
koşullarının haksız şart denetimi için engel görmemiştir.[98]
6502 sayılı Tüketicinin
korunması hakkında kanun hükümleri uyarınca yazısı okunmayacak kadar küçük
puntolar ile ve kapalı bir ifade ile yazılması sorunu ortadan kaldırılmıştır.
Buna göre kanunun temel ilkeler başlıklı 4. maddesinin ilk fıkrasında açıkça
genel işlem kayıtlarının nasıl bir usul ile yazılmasını gerektiğini belirtmiştir.[99]
Buna göre; Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi
öngörülen sözleşmeler ile bilgilendirmeler en az on iki punto büyüklüğünde,
anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenir ve
bunların bir nüshası kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye
verilir. Sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının
bulunmaması durumunda, eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu
eksiklik sözleşmeyi düzenleyen tarafından derhâl giderilir. Temel ilke olarak
belirlenen bu hususa uyulmamsı halinde düzenleyenin mükellef olduğu aydınlatma
yükümlülüğünün yerine getirilmediğine kanaat getirilecek ve bu kayıtların
yazılmamış sayılacağına hükmedilecektir (TBK 21).
2.2.1.3. Şaşırtıcı Koşul Denetimi
Yoluyla Yazılmamış Sayılma
Şaşırtıcı koşullar Türk
Borçlar Kanunu'nun 21/II. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine
yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. Şaşırtıcı
koşulların varlığı halinde bu kayıtlar için yazılmamış sayılma yaptırımı söz
konusu olacaktır. Başka bir deyişle şaşırtıcı kayıtlar sözleşme kapsamına dahil
olmayan kayıtlardır. Şaşırtıcı kayıtlar her sözleşme tipi için farklılık arz
edebilir. Yine şaşırtıcı kayıtlar geniş olarak yorumlanarak sözleşmenin
müzakeresi sırasında düzenleyicinin hal ve tavrı, reklamlar ile sözleşmede yer
alan kaydın karşı tarafça beklenmemesi ve sözleşme niteliği itibariyle bu
kaydın varlığının şaşırtıcı olması anlaşılmalıdır. Bu bağlamda müşterinin
çekilmesi amacıyla reklamlarda farklı bir şekilde ifade edilen unsurlar adeta
gizli bir sözleşme hükmü gibi sözleşme yapılırken karşı tarafa imzalatılması
ile ortaya çıkmaktadır.[100]
Şaşırtıcı koşulun
varlığı için Türk Borçlar Kanunu 21/II' de belirtildiği üzere objektif ve
sübjektif unsurun bir arada bulunması gerekmektedir. Buna göre objektif unsur,
sözleşmenin niteliği ile bağdaşmayan bir kaydın bulunması iken sübjektif unsur
ise, karşı tarafın makul ve normal bir kişi olarak kaydın sözleşmede
bulunmasının kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Buna karşın şaşırtıcı koşul
niteliğinde bulunan bir kaydın, karşı tarafa tam olarak bilgi verilmesi ve buna
rağmen kabulü altından artık bu hükmün şaşırtıcı olmadığı zira karşı tarafça
kaydın hukuki sonuçlarının anlaşıldığı varsayılır ve yazılmış sayılma
yaptırımına tabi olmaz. Buna karşın yukarıda da belirttiğimiz üzere global
kabul genel işlem şartı denetimi yapılmasını engellemeyecektir. Buna ek olarak
şaşırtıcı kayıtların bağlayıcılık denetiminde geçmesine karşın Türk Borçlar
Kanunu'nun 25. maddesi ile düzenlenen içerik denetiminden de geçmesi
gerekmektedir.[101]
Hangi kayıtların
şaşırtıcı nitelikte olduğu hususunun belirlenmesi sordur. Bu bağlamda bir
kaydın şaşırtıcı nitelikte olup olmadığı hususunda şüpheye düşülmesi halinde bu
kaydın genel işlem koşulu olarak kabulü ve içerik denetimine tabi tutulması
yeterli olacaktır. Zira içerik denetimi genel işlem koşullarından zayıf tarafın
yeterince korumasını sağlayabilmektedir.[102]
2.2.1.4. Değiştirme Yasağı Denetimi
Yoluyla Yazılmamış Sayılma
Değiştirme yasağı ilk
olarak Türk Borçlar Kanunu'nun 24. maddesinde şu şekilde hüküm altına
alınmıştır. Genel işlem koşullarının
bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek
yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir
hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar
yazılmamış sayılır.
Buna ek olarak 6502
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun temel ilkeler başlıklı 4.
maddesinin 2. fıkrasında; Sözleşmede öngörülen
koşullar, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez. Şeklinde
belirlenmiştir. TBK 24 ile belirlenen yaptırım türü yazılmamış sayılmadır. Değiştirme yasağı olmasaydı, bu sonuca TBK 25
ile düzenlenen içerik denetimi ile de ulaşılabilirdir. Dolayısıyla değiştirme
yasağından belirtilen yazılmamış sayılma yaptırımına karşın esas bu hususun
kesin hükümsüzlük yaptırımı şeklinde okunması gerekmektedir.
Zira bu noktaya Türk Borçlar Kanunu'nun 24.
maddesinin gerekçesi ile ulaşmaktayız. [103]
TBK 24 sayesinde bir standart sözleşmede genel işlem koşulu ile sözleşme
şartlarının tek taraflı olarak karşı taraf aleyhine değiştirilmesi
engellenmiştir. Zira sözleşmenin genel işlem koşulunun tarifini verirken
bahsettiğimiz üzere düzenleyen tarafından tek başına hazırlanması kendisine
sözleşmenin yine tek taraflı olarak değiştirilebilmesi imkanını sağlamamaktadır.
Uygulamada bu konuya ilişkin sıkça rastlanan bir durum kredi sözleşmelerinde
ortaya çıkmaktadır. buna göre kredi akdini düzenleyen banka tek taraflı olarak
faiz artırımı yoluna gidebileceği hükmünü saklı tutmakta ve bu şartın kabulü
halinde karşı taraf ile sözleşme imzalamaktadır. Buna karşın bu genel işlem
kaydı TBK 24 uyarınca kesin geçersizlik yaptırımına tabi olacaktır. [104]
Bu hükmün biraz yumuşatılması
amacıyla, Haksız Şartlar Yönetmeliği Eki bent a, alt bent 10-11 uyarınca
sözleşme ile belirtilen haklı ve önemli nedenlerin varlığı halinde karşı tarafa
tek taraflı değiştirme imkanının verilebileceği düzenlenmiştir. Bu noktada
bankanın faiz arttırma yetkisini belli kıstaslar ile vurgulaması halinde,
örneğin enflasyondaki artışın belli bir yüzdesinin faiz olarak yansıtılması
gibi, bu kayıtlar geçerli olabilecektir. Zira Yargıtay bu tür kayıtları henüz
genel işlem koşuluları denetiminin kanunen düzenlenmediği zamanlarda dürüstlük
kuralına uygun olup olmadığı yorumuna göre karar vermekte idi.[105]
Bu bağlamda değiştirme yasağına ilişkin her somut olayda ayrı bir inceleme
yapılmasında fayda vardır.[106]
Buna ek olarak kanunen
değiştirme yasağının uygulanmayacağı hususlarda belirtilebilir. Örneğin
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 36. maddesinde düzenlenen konut
finansmanı sözleşmelerinde, faizlerin Merkez bankasınca ilan edilen değerleri
aşmayacak şekilde değiştirilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu husus TKHK'un
36/2' de şu şekilde belirtilmiştir. Sözleşmede
belirtilmek suretiyle konut finansmanına yönelik kredilerde ve finansal
kiralama işlemlerinde faiz oranı sabit veya değişken olarak ya da aynı kredi
için her iki yöntem esas alınmak suretiyle belirlenebilir. Faiz oranının sabit
olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmenin kurulduğu tarihte belirlenen oran
tarafların rızası dışında değiştirilemez. Oranın değişken olarak belirlenmesi
hâlinde ise, başlangıçta sözleşmede belirlenen oran, dönemsel geri ödeme tutarı
başlangıçta sözleşmede belirlenen azami dönemsel geri ödeme tutarını aşmamak
koşuluyla ve sözleşmede belirlenecek yurt içinde veya yurt dışında genel kabul
görmüş ve yaygın olarak kullanılan endekslerden en düşük olanı baz alınarak
değiştirilebilir. Oranların değişken olarak belirlenmesi hâlinde bu yöntemin
muhtemel etkileri konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi şarttır. Bu
amaçlarla kullanılabilecek referans faizler ve endeksler Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından belirlenir. Dolayısıyla bu halde Türk Borçlar
Kanunu 24. maddesindeki değiştirme yasağı uygulanmayacaktır.
Değiştirme yasağının
uygulanacağı hükümlerinde belirtilmesinde de fayda görüyoruz Buna göre hem TBK
24 hükmü (tek yanlı olarak karşı taraf
aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme )
hem de TKHK 4/2 hükmü uyarınca (Sözleşmede
öngörülen koşullar, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez )
değiştirme yasağı iki halde uygulanabilecektir. Bunlardan ilki düzenleyenin
karşı taraf aleyhine sözleşme hükmünü değiştirmesi, diğer ise sözleşmede yeni
düzenleme yetkisi veren kayıtlardır. Buna karşın karşı taraf lehine sözleşmede
değişiklik yapılması bu hükümlerin uygulanmasına neden olmaz. Başka bir deyişle
karşı taraf lehine değişiklikler yapılabileceği hükmü TBK 24 uyarınca kesin
hükümsüzlük yaptırımına tabi olmaz.[107]
2.2.2. Yorum Denetimi Yoluyla Düzenleyenin Aleyhine
Yorumlama Yaptırımı
Yorum denetimi Türk
Borçlar Kanunu'nun 13. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre; Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm,
açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin
aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır. Bu hüküm ile birlikte standart
sözleşmelerde yer alan belirsiz nitelikteki genel işlem koşullarının zayıf tarafı
teşkil eden karşı taraf lehine yorumu kabul edilmiştir. Bu kurala belirsizlik
ilkesi de denilebilmektedir.[108] Yorum kuralı genel işlem koşullarının içerik
denetiminde farklılık arz eder. Bu iki denetim arasındaki fark ise temel olarak
içerik denetiminde kayıt dürüstlük kuralına aykırı bir biimde karşı taraf
aleyhine bir içeriğe sahip ise kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşır. Buna
karşın yorum denetiminde genel işlem kaydının ne anlama geldiği hususunda
tartışma vardır. Bu nedenle bu kaydın dürüstlük kuralı çerçevesinde karşı taraf
lehine yorumu yapılmaktadır. Dolayısıyla kayıt içerik denetiminin aksine
geçerliliğini sürdürecektir.
Yorum denetimi
yapılırken genel işlem kaydının açık bir dil ile ve belirli bir şekilde yazılıp
yazılmadığı denetimi makul, objektif ve ortalama bir zekaya sahip bir kişinin
yorumu dikkate alınarak yapılır. Yorum denetimi ile belirlenen bu ilke Roma
döneminden beri süregelen bir ilkedir. Zira bu denetim "in dunio contra stipulatorem" (
sözleşme, şüphe halinde düzenleyen aleyhine yorumlanır) ilkesinden ve tabi ki
Medeni Kanun 2 "dürüstlük" kuralından kaynaklanmaktadır. Türk Borçlar
Kanunu'nun 23. madde gerekçesinden de anlaşıldığı burada düzenleyen aleyhine
yorum ilkesi benimsenmiştir. Zira gerekçe de aynen şu ifadelere yer
verilmiştir; Maddeye göre, açık ve
anlaşılır olmayan veya birden çok anlama gelen genel işlem koşulları,
düzenleyenin aleyhine ve diğer tarafın lehine yorumlanır. Bu esaslar, 4721
sayılı Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarının,
genel işlem koşullarının yorumlanması bakımından özel bir uygulama alanı
oluşturur. Gerçekten, düzenleyenden, sözleşme koşullarını dürüstlük
kurallarının gerektirdiği önemi vererek hazırlaması beklenir. Sözleşmede açık
olmayan veya duraksamaya sebep olan noktalar, düzenleyen aleyhine
yorumlanacaktır. Sözleşme hükümlerinin düzenleyen aleyhine yorumlanması için,
düzenleyenin o sözleşme bakımından uzman olması da gerekmez. Aksine bir çözüm
tarzı, bir genel hukuk ilkesi olan, çelişkili davranma yasağına (nemo audiatur
propriam turpitudinem allegans) aykırı düşer. Sonuç olarak, bu tür genel işlem
koşulları daima diğer taraf lehine yorumlanır.
2.2.3. İçerik Denetimi Yoluyla Geçersiz Sayma
Yaptırımı
2.2.3.1. MK 2 Aykırı Olacak Şekilde
Dengesizliğe Neden Olma Ölçütü
Genel işlem
koşullarının içerik denetimine tabi olması 1982 Anayasası ile belirlenen sosyal
hukuk devletinin bir ilkesidir. Zira sözleşmeler hukukunun temel prensibi olan
sözleşmeci tarafların eşit konumda olması ve sözleşme hükümlerini müzakere
ederek belirlemeleri ilkesi günümüz koşullarında geçerliliğini büyük oranda
yitirmektedir.[109]
Zira ekonomik olarak güçlü olan taraf kendi koşullarını tek taraflı olarak
önceden ve karı taraf ile müzakere etmeden hazırlamakta ve karşı tarafın
onayına sunmaktadır. Bu bağlamda sosyal devlet ilkesi gereği zayıf konumda olan
tarafın bu kayıtlar karşısında korunması bir zorunluluktur. Tam da bu noktada
genel işlem şartlarının içerik denetimi ile zayıf olan tarafın korunması amaçlanmaktadır.[110]
İçerik denetimi ile
standart sözleşmede yer alan haksız şart niteliği taşıyan genel işlem koşulları
kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi tutulur. Zira bu husus TBK 25. madde ve
TKHK'un 5. maddesi ile belirtilmiştir. Buna göre; Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı
tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere
standart sözleşmede yer alan tüm genel işlem koşullarının kesin hükümsüz
olduğundan bahsedilmemekte, sadece karşı tarafın aleyhine veya karşı tarafın
durumunu dürüstlük kuralına aykırı bir biçimde ağırlaştıran kayıtların içerik
denetimi ile kesin hükümsüz hale geleceği hüküm altına alınmaktadır.[111]
İçerik denetiminde
dürüstlük kuralına aykırı bir biçimde karşı tarafın aleyhine kayıtların kısmı
kesin hükümsüz olacağı belirtilmektedir. Bu noktada dürüstlük kuralının genel
işlem şartlarından nasıl işletileceği önem arz edecektir. Dürüstlük kuralının
ihlal genel işlem şartlarında şu şekilde söz konusu olmaktadır.
a) Doğrudan veyahut
yorum yolu ile kanunen belirlenen hükümlerin önemli ölçüde aşılması,
b) Düzenleyen ile karşı
taraf arasından önemli ölçüde hak ve borç dengesizliğini bulunması
Bu belirtmemizden
anlaşılacağı üzere Türk Borçlar Kanunu'nun 25. maddesi ile Medeni Kanun 2.
maddesi birlikte okunmalıdır.[113]
Zira genel işlem şartlarının içerik denetimine tabi olmasında temel amaç
sözleşme şartlarında yer alan dürüstlük kuralına aykırı nitelikte ve zayıf
tarafın aleyhine olan hükümlerin kısmi kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi
tutularak sosyal devlet ilkesine uygun sözleşmelerin varlığını sağlamaktır.
Zira Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun'un 5. maddesinde belirlenen haksız şartın dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde
tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır şeklinde
tanımlanmış sözleşmeci taraflar arasında ortaya çıkan bu dengesizliğin
dürüstlük kuralı ile çözüleceğini belirtmiştir. Zira dürüstlük kuralının temel
alınarak genel işlem koşullarında içerik denetiminin yapılacağı Türk Borçlar
Kanunu'nun 25. madde gerekçesinde de vurgulanmıştır. Buna göre; Maddede, genel işlem koşullarına, dürüstlük
kurallarına aykırı olarak, karşı taraf aleyhine veya onun durumunu
ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamayacağı belirtilmektedir. Maddede
yapılan düzenleme ile, ahlâka aykırılık ölçüsünde olmasa bile, öğretide
dürüstlüğe aykırı olarak nitelendirilen bu tür davranışların, genel işlem
koşulları alanında da önlenmesi amaçlanmıştır.
2.2.3.2. İçerik Denetiminin
Yaptırımı: Kısmi Kesin Hükümsüzlük
İçerik denetimini
düzenlendiği TBK 25. madde de açık bir şekilde genel işlem koşullarının içerik
denetiminden geçemeyen kayıtlar için kısmi kesin hükümsüzlük yaptırımının uygulanacağı
belirtilmemiştir. Buna karşın ilgili hükmün gerekçe kısmında içerik denetiminin
yaptırımı açık bir şekilde vurgulanmıştır. Buna göre; Bu tür hükümlerin yaptırımı, Tasarının 27 nci maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesi anlamında kesin hükümsüzlük olacaktır. Başka bir
ifadeyle burada, aynı fıkranın ikinci cümlesinin uygulanması söz konusu
değildir. Bu sebeple, sözleşmenin kapsamına dahil edilen hükümlerden genel
işlem koşullarına konulması yasak olanlar dışındakiler, geçerliliklerini koruyacaktır.
Tasarının 21 inci maddesinde genel işlem koşullarının bağlayıcılığı, bu maddede
ise, söz konusu koşulların içerik denetimi düzenlenmektedir. Gerekçeden de
anlaşıldığı üzere içerik denetiminin yaptırımı Türk Borçlar Kanunu'nun 27/2.
maddesi ile düzenlenen kısmi kesin hükümsüzlüktür.[114]
Kısmi kesin hükümsüzlük TBK 27/2'de şu şekilde düzenlenmiştir. Sözleşmenin
içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini
etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.
Kısmi kesin hükümsüzlük
sonucu sadece içerik denetiminde geçemeyen başka bir deyişle dürüstlük kuralına
aykırı olarak karşı taraf aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı hükümler
içeren kayıtlar iptal edilmektedir. Bu demek oluyor ki sözleşme kesin
hükümsüzlük yaptırımına tabi tutulmayan diğer kayıtları ile geçerliliği
koyacaktır. [115]Zira
düzenleyen de bu hükümlerin iptal olması ile standart sözleşmenin tarafı olmayacağı
iddiasında bulunamayacaktır. Bu noktada yazılmamış sayılmanın etkisi düzenleyen
TBK 22 .madde geçerli olacaktır. Buna göre; Sözleşmenin
yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini
korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer
hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. Daha açık bir
ifade ise Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 5/2. maddesinde şu şekilde
belirtilmiştir. Tüketiciyle akdedilen
sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin
haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi
düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle
sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
Son olarak içerik
denetimini etkili olarak uygulanmasını sağlayan bir müesseseden bahsetmekte
fayda görüyoruz. Bu müessese topluluk davasıdır. Topluluk davası yolu Türk
Borçlar Kanunu ile kabul edilen bir yol değildir. Buna karşın gerek AB
Yönergesinin m.7/II[116],
gerekse TKHK'un 73/6. maddesinde bu kuruma yer verilmiştir. Topluluk davası ile
dernekler, vakıflar, sendikalar tüketicilerin haklarının daha etkin bir şekilde
korunması için sözleşmelerdeki kayıtların iptal edilebilmesi için dava
açabilmektedirler. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73/6. maddesinde bu
husus şu şekilde belirtilmiştir. Tüketici
örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık; haksız ticari
uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak
tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan
hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı
alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması
amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir. Yine topluluk davası yolu
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 113. maddesi ile hüküm altına alınması da
uygulamada sorun çıkmaması açısından faydalı olmuştur.[117]
HMK 113'te topluluk davası; Dernekler ve
diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının
yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına,
ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut
ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava
açabilir. Şeklinde belirtilmiştir.
BÖLÜM III
TÜKETİCİ HUKUKUNDA HAKSIZ ŞARTLARIN DENETİMİ VE
YAPTIRIMI
3.1. TTK’da Genel İşlem Koşullarına İlişkin Haksız
Rekabet Kurallarının Değerlendirilmesi
6100 sayılı Türk
Ticaret Kanunu'nun 55/I . maddesine göre haksız şartlar kavramı belirtilmiş ve
haksız şartların engellenmesi amaçlanmıştır. Bu bağamda haksız şartlara ilişkin
koruma TBK 20-25. maddeler arasında, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunun 5. maddesinde ve TTK 55 ile üçlü bir koruma altına alınmıştır. TTK
55/1-f hükmü dürüstlük kuralına aykırı davranışları ve ticari uygulamaları
belirlemiştir. Buna göre; f) Dürüstlük
kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer
taraf aleyhine; 1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden
önemli ölçüde ayrılan, veya 2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı
haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını
kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
Türk Borçlar Kanunu'nun
20-25. maddeleri arasında belirtilen ve haksız rekabetin yanıltıcı ticari
davranışların engellenmesini amaçlayan maddeye ilişkin yaptırımlar ile TTK 56
vd. düzenlenen haksız şartlara ilişkin yaptırımlar arasında bazı farklar
bulunmaktadır. Buna göre genel işlem koşullarının içerik denetiminden
geçememesi halinde TBK 27 uyarınca geçersizlik yaptırımı söz konusu olacak
iken, TTK 56 vd. maddelerinde haksız şartlara ilişkin geçersizlik yaptırımı
öngörülmemiştir. Dolayısıyla tacirleri arasında düzenlenen ticari standart
sözleşmelere Türk Ticaret Kanunu'nun haksız şartlara ilişkin hükümlerinin
uygulanması gerektiği görüşü kanaatimizce doğru olmayacaktır. Bu bağlamda Türk
Borçlar Kanunu hükümlerinin de ticari standart sözleşmelere uygulanması esastır.
Buna karşın her somut uyuşmazlığa ilişkin ayrı sonuçlara varılması söz konusu
olabilir.
3.2. Tüketici Hukukunda Haksız Şartların
Denetimi ve Yaptırımı
Haksız Şartlara karşı
denetimin hukuki altyapısı ilk 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
ile hüküm altına alınmıştır. Bu noktada 4077s ayılı yasanın 6. maddesinin ilk
fıkrası haksız şartları tanımlamıştır. Buna göre; Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı
olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde
iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden
olan sözleşme koşulları haksız şarttır. 4077 sayılı yasayı mülga eden 6502
sayılı yasa da haksız şartları 5. madde de belirtmiştir.
Türk Borçlar Kanununun
20-25. maddeleri arasında düzenlenen hükümler tüm standart sözleşmelere
uygulanabilir niteliktedir. Bu bağlamda tüketici veya tacir ayrımı TBK
kapsamında yapılmamaktadır. Buna karşın, 6502 sayılı tüketicinin korunması
hakkında kanun uyarınca bu kanunda belirtilen hükümlerin uygulanması için karşı
tarafın tüketici sıfatını taşıması şarttır. Tüketici sıfatına haiz kişilere
6502 sayılı TKHK ve haksız şartlar yönetmeliği birlikte uygulanabilir.
Sonuç olarak genel
işlem şartları bulunan bir standart sözleşmenin taraflarından birinin tüketici
sıfatına haiz olması halinde 6502 sayılı yasa uygulama alanı bulacaktır. Buna
karşın taraflardan birinin tüketici sıfatını taşımadığı standart sözleşmelere ve haksız şartlara ilişkin hükümlere ise Türk
Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulacaktır. 4077 sayılı eski
tüketicinin korunma hakkında kanun da haksız şartların hangi kurum tarafından
denetleneceği belirtilmemiştir.
Dolayısıyla bir çok
tüketici mağduriyet yaşamıştır. Buna
karşın yeni TKHK uyarınca, haksız şartlara ilişkin denetim Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı tarafından yapılacaktır. 6502 sayılı yasanın 5/8. maddesi uyarınca; Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere
hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme metinlerinden
çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alır. Madde de belirtilen bakanlık ise tanımlar
başlıklı 3/a. bendinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak belirtilmiştir.
Tüketici bakımından haksız
şartların içerik denetimi ise büyük oranda haksız şartlar yönetmeliğinde
belirtilmiştir. Buna göre yönetmeliğin 6. maddesi haksız şartların
değerlendirilmesini düzenlememiştir. Bir
sözleşme şartının haksızlığı; sözleşme konusu mal veya hizmetin niteliği,
sözleşmenin kuruluşunda var olan şartlar ve sözleşmenin diğer hükümleri veya
haksız şartın ilgili olduğu diğer bir sözleşmenin hükümleri de dikkate alınmak
suretiyle sözleşmenin kuruluş anına göre belirlenir.
(2) Sözleşme şartlarının haksızlığının
takdirinde, bu şartların açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olması kaydıyla,
hem sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya
hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirlenen fiyatı arasındaki dengeye
ilişkin bir değerlendirme yapılamaz. (3) Sözleşme şartlarının yazılı olması
halinde, tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dilin kullanılmış
olması gerekir. Sözleşmede yer alan bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması veya
birden çok anlama gelmesi hâlinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır.
Tüketicinin korunması
hakkında kanun uyarınca genel işlem şartlarının denetimi iki şekilde
gerçekleşmektedir. Bunlar, yürürlük ve içerik denetimidir. buna karşın Tür
Borçlar Kanununda genel işlem şartları tüketicinin korunması hakkında kanuna
göre daha ayrıntılı ve farklı denetim yolları belirtilmiştir. Türk Borçlar
Kanunu bu noktada tüketici kanununda olmayan hususları da kapsayacak şekilde
düzenlenmiştir. Dolayısıyla tüketici sıfatını taşıyan kişiye 6502 sayılı
tüketicinin korunması hakkında kanun ile Türk Borçlar Kanunu birlikte
uygulanabilecektir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu da yer almayan veya
bilinçli olarak boşluk yaratılan hususlar genel hükümlerin uygulanacağı 6502
sayılı TKHK'un 83/1. maddesinde belirtilmiştir.
Buna göre; Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel
hükümler uygulanır. Zira şaşırtıcı kayıtlara ilişkin denetim ile değiştirme
yasağı 6502 sayılı yasada yer almayan hususlar olmasına karşın Türk Borçlar
Kanununda belirtildiği için tüketici niteliğine haiz kişilere uygulanabilecektir.
bu noktada şaşırtıcı kayıtlara ilişkin hüküm TBK 21/2'de; Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem
koşulları da yazılmamış sayılır. Şeklinde belirtilmiştir. Yine değiştirme
yasağı ise TBK 24'de; Genel işlem
koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve
düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren
sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren
kayıtlar yazılmamış sayılır.
3.3. Haksız Şartın Tanımı
Haksız şartlar 6502
sayılı yasanın 5. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve
tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı
düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır[118].
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun 5. maddesinde öngörülen
haksız şartlar tanımı 93/13 sayılı AB Yönergesine benzer bir şekilde
düzenlenmiştir.
3.4. Haksız Şartın Unsurları
Bir Tüketici
sözleşmesinin koşullarının haksız şart niteliği taşıması için esas olarak iki
şartın gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar tüketici ile müzakere edilmeme ve
tüketici aleyhine dürüstlük kuralına aykırı olarak bir dengesizlik
yaratılmasıdır. Bu noktada tüketici aleyhine olan haksız şartlar tüketici
bağlayıcı bir nitelik göstermez.
3.4.1. Tüketici ile Müzakere Edilmeme
Bir kaydın haksız şart
olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle bu şartın tüketici ile müzakere
edilmeden sözleşmeye konulması gerekmektedir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunun 6. maddesinde ve mehaz hüküm Avrupa Birliğinin 93/13 sayılı
yönergesinin 3. maddesinde; "tüketici ile müzakere edilmeden sözleşmeye
konulan kayıtlar" ifadesine yer verilerek bu unsur belirtilmiştir.
Tüketici ile müzakere edilmeden sözleşmeye konulan kayıtların haksız şart
niteliği taşıyacağına ilişkin Yargıtay'ın 13. Hukuk Dairesinin bir kararına
göre; "Sözleşme incelendiğinde;
sözleşmenin davacı banka tarafından matbu, standart olarak hazırlanıp boş olan
kısımların rakam, isim ve adresler yazılarak doldurulduğu, sözleşmenin on iki
punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği görülmektedir[119].
Davacı, tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi kart kullanımı ücreti adı
altında bir külfete sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere
edilerek kararlaştırıldığını iddia ve ispat edememiştir. Böyle olunca
sözleşmedeki kredi kartı üyelik ücreti alınacağına dair hükmün açıklanan yasa
ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğu kabul edilmelidir.
Dolayısıyla davacı bankanın bu sözleşme hükmüne dayalı olarak kredi kartı
kullanıcısı davalıdan ücret istemesi olanaklı değildir"[120].
Bu noktada tüketici sözleşmesindeki bir kaydın haksız şart niteliği
taşıması için müzakere edilmeme şartı aranmaktadır. Kayıtların müzakere
edilmesi halinde bu kayıtların haksız şart niteliği taşımadığı Yargıtay
tarafından belirtilmektedir. Müzakere edilerek kabul edilen kayıtlar artın
gerçekleşmemesi nedeniyle haksız şart olarak değerlendirilmemektedir.
Apartman yönetimi ile davalı arasında yapılmış bir sözleşme
bulunmadığından, yönetici tarafından bu davanın açılması mümkün değildir.
Davanın bağımsız bölüm malikleri tarafından açılması gerekir. Ancak apartman
yöneticisi şenol aynı zamanda bağımsız bölüm maliki olduğundan bu davayı
kendisine ait bağımsız bölüm ile ortak yerler yönünden payı oranında
açabilir…Ayrıca inşaat kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapıldığından ve
bağımsız bölümlerin bir kısmı dava dışı yüklenici şirkete ait olduğundan, davalı
arsa sahibi kendi payına düşen ve sattığı bağımsız bölümler ile ortak yerlerden
bu bağımsız bölümlere düşen pay oranında eksik işler ile gizli ayıpların giderilmesinden
sorumludur. Dava dışı yüklenici Şirketin payına düşen ve şirket tarafından
satılan bağımsız bölümler ile bu bağımsız bölümlerin ortak yerlerdeki payları
nedeniyle davalı arsa sahibinin sorumlu tutulması mümkün değildir[121].”
“Ancak, sözleşmenin 16.
maddesi hükmünde ise; sözleşmenin ve inşaatın teminatı olmak üzere; 1. derece
ve 1. sırada inşaat teminat ipoteği arsa sahipleri lehine tesis edileceği;
yüklenicilere de verilecek 160/240 ( 2/3 hisse ) pay üzerine arsa sahipleri
lehine tesis edilecek 3.000.000.000 TL. bedelli teminat ipoteğinin inşaatın
ilerlemesine orantılı olarak peyder pey çözüleceği ve geriye kalan dükkan ve daireler
üzerine aktarılacağı, inşaatın karkas ve kaba inşaatı tamamlanıp, çatısı
tamamen kapatıldığında inşaat teminat ipoteğinden yüklenicilerin seçeceği ( 3 )
dairenin ipotek harici tutulacağı, ince sıvası tamamen bittiğinde ve doğramalar
tamamen ısı camları ile birlikte takıldığında da diğer ( 3 ) daire üzerindeki
ipoteğin kaldırılacağı ve nihayet iskan raporu alındıktan, cins tashihi ve kat
mülkiyeti kurulduktan sonra ise, geriye kalan daireler ve dükkan üzerindeki
ipotek kaydının terkin olunacağı kararlaştırılmıştır[122].”
“…21.4.1978 tarih ve 3/4 sayılı İçtihadı
Birleştirme Kararı uyarınca, satış vaadi sözleşmesine konu dairelerin
paylarının belirlenmesinin mümkün bulunması Kat Mülkiyeti Kanunun 2 ve 3.
maddelerine göre taşınmazda kat irtifakı yahut kat mülkiyeti kurulmasının şart
olmadığı, buna göre bağımsız bölüme düşen arsa payı oranının satış vaadi
sözleşmesinde belirlenmemiş olmasının sözleşmesinin geçerliliğine engel
olmayacağı, çünkü Kat Mülkiyeti Kanunun 3. maddesi 2. bendi gereğince arsa
payı, kat mülkiyetine konu olan bütün ana yapının değerinin, satın alınan
bağımsız bölümün değerine olan oranı ile belirleneceğinden, satış vaadi sözleşmesinde
bağımsız bölüm payı belirlenmemiş olsa dahi bunun belirlenme imkanının
bulunduğu, buna göre raporla belirlenen arsa paylarına bağımsız bölümlerin
bağlantısı da karar yerinde yazılarak, bu bağımsız bölümlerin arsa paylarının
davacılar adına payları oranında tescillerine karar vermek gerekir iken kat
irtifakı kurularak tescile karar verilmesi keza doğru görülmemiştir[123]”.
Satım akdinin kurulduğu anda mevcut olmayıp
ileride gerçekleşecek bir şey veya hak, satım akdine konu olabilir. Mesela inşa
edilmemiş bir binada kat mülkiyeti satışı.[124]
İçtihadı birleştirmeye neden olan kararlarda sözü edilen bağımsız bölüm satış
vaadi inşa edilecek veya edilmekte olan binalardaki katlara ilişkindir.
Topraktan kat satışı denilen bu hukuki ilişki bir eser (istisna) sözleşmesi
değil, bir satım sözleşmesidir. Çünkü burada önceden belli bir projeye göre işin
yerine getirilmesi söz konusudur ve emek (çalışma), satılan kat için özel bir
nitelik taşımamaktadır. Bu nedenle, sözleşmede emek değil, nesne teslimi edimi
üstün bulunmaktadır... Bağımsız bölümler, bağımsız bir taşınmaz niteliğinde
olduğundan, böyle bir bölümün satışı vaadi aslında bir taşınmaz satışı
vaadinden başka bir şey değildir. Tarafların gerçek iradeleri de buna
yöneliktir[125].
İlkin belirtilmelidir
ki, davalı inşaat şirketi ile dava dışı arsa malikleri arasındaki sözleşme eser
sözleşmesi olup; yüklenici inşaat şirketi anılan sözleşme gereği imal edeceği
konutlardan birisini henüz tamamlanmadan davacı ile aralarında düzenledikleri
satış sözleşmesi ile kararlaştırılan koşullarda davacıya satmış; bir kısmı peşin
bir kısmı da taksitler halinde olmak üzere senetlere bağlanan bedel karşılığında
teslim etmeyi yükümlenmiştir. Bu durumda davacı ile davalı inşaat Şirketi
arasında sözleşme hukuksal nitelikçe eser sözleşmesi değil, satım
sözleşmesidir. İnşaatı tamamlanmadan satıma konu edilmiş olması eser sözleşmesinin
varlığını göstermemektedir.
Yazar, yüklenici ile üçüncü kişi arasındaki
sözleşmenin hukuki niteliğini, yüklenicinin edimi hem satım hem de eser
yapımını kapsadığından birleşik bir sözleşme olarak kabul etmektedir[126]
Kat karşılığı inşaat
sözleşmelerinde yükleniciye bırakılan bağımsız bölümler üzerinde yüklenici kişisel
hak sahibidir ve bu hakkını ancak edimini yerine getirdiğinde kazanır, bir
başka anlatımla bu kişisel hakkını edimini tam olarak yerine getirmesi koşuluyla
arsa sahibine karşı ileri sürebilir.[127]
Ancak sözleşmeden kaynaklanan bu kişisel hakkın üçüncü kişilere devredilmesi de
mümkündür. Burada Borçlar Kanunu'nun 162 ve devamı maddelerinde düzenlenen
alacağın temliki hükümleri kıyasen uygulanır. Bu hükümler uyarınca borçlunun
onayı aranmaksızın, yazılı olması koşuluyla alacak üçüncü kişilere devredilebilir.
Devredilen alacak,
sözleşme anında mevcut olabileceği gibi ilerde doğması muhtemel bir alacak ya
da şarta bağlı bir alacak olabilir. Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde
yüklenicinin alacağı edimini tam olarak yerine getirmesi halinde doğacak olan
bir alacaktır ve temliki mümkündür. Yazılı sözleşme ile bu hakkı temellük eden
kişi, yüklenicinin edimini yerine getirmesi halinde ona tapuyu devretmekle
yükümlü borçlu arsa sahibine karşı temellük ettiği hakkı ileri sürebilir.
Yükleniciden temellük edilen hakkın, dava yoluyla arsa sahibine karşı ileri
sürülmesi halinde de mahkemece yapılacak iş, kat karşılığı inşaat sözleşmesi
uyarınca yüklenicinin edim borcunu tam olarak yerine getirip getirmediğini araştırmaktır.
Bina sözleşmeye uygun olarak tamamlanmışsa tescil kararı verilmelidir. Ancak;
eksik bırakılan iş var ise, bu eksiklikte pek az ve arsa sahibi tarafından
katlanılacak boyutta olduğu takdirde, yüklenicinin edim borcunu tamamen yerine
getirmediği sonucunu doğuracak aksi düşünce iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından,
bu eksikliğin yüklenici ya da halefi olan davacı tarafından tamamlanması
olanağı tanınmalıdır. Eksiklik fiilen tamamlanmasa bile saptanacak bedelin
ödenmesi halinde kişisel hakkın doğduğu kabul edilmeli ve tescil hükmü
kurulmalıdır.[128]”
SONUÇ
Genel olarak kişiler,
özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde
kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenlerler, diledikleri konuda diledikleri
kişiler ile sözleşme yapabilirler. Bu olanak, Borçlar Kanunu'nu ve Türk Borçlar
Kanununda öngörülen sözleşme özgürlüğü (akit serbestliği) ilkesinin bir
sonucudur ve bu hak irade özerkliği (sözleşme hürriyeti) prensibi ile Anayasa
(m.48) tarafından teminat altına alınmıştır.
Sözleşme ile eşit iki
tarafın bir konu üzerinde tartışarak ve sözleşme şartların birlikte oluşturarak
karşılıklı ve birbirlerine irade beyanlarını anlaşılıyor iken, genel işlem
şartları ile sözleşmenin bu unsurları ortadan kalkmaktadır. Zire genel işlem koşullarından tarafları
karşılıklı ve ortak irade beyanları ile bu sözleşme şartlarını oluşturmazlar,
aksine sözleşme şartları tek taraflı olarak ve çoğunlukla bir tarafın lehine
oluşturulan şartları meydana getirmektedir.
Buna ek olarak genel işlem şartlarının dayatıldığı sözleşmelerde
taraflar eşit koşullara sahip değillerdir. Çoğunlukla genel işlem koşullarını
oluşturan taraf daha üstün konumdadır.
Genel işlem şartları
Avrupa Birliği bünyesinde ilk defa
"Tüketici Sözleşmelerinde Kötüye Kullanılabilir Sözleşme Koşulları
Hakkında Yönerge" ile düzenlenmiştir.
Ülkemizde ise genel işlem koşulları 6098 sayılı Borçlar Kanun’undan
evvel 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’ un 6. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu düzenleme Avrupa Birliği direktifi örnek
alınarak yapılmış olmasına karşın yüzeysel ve sadece tüketicileri kapsayan
hükümler içermektedir. Buna karşın 1 Temmuz 2012 tarihi ile yürürlüğe 6098
sayılı Borçlar Kanunu'nun 20 ve 25. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile genel işlem koşulları
yüzeysel bir şekilde sadece tüketicilere uygulanacağı hükmü yerine geniş
kapsamlı bir içeriğe bürünmüştür. 7/11/2013 tarihinde kabul edilen 28/05/2014
tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı yeni tüketici kanununun 5. maddesi ile de
genel işlem koşulları ile doğrundan bağlantılı olan haksız şartlar müessesesi
düzenlenmiştir . Zira 6502 sayılı TKHK'un 5/1. maddesine göre Haksız şart;
tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların
sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek
biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.
Genel işlem koşulların
hukuki niteliği ise doktrinde tartışılmış bir konudur. buna karşın yeni Borçlar
Kanunu ile bu tartışmalar son bulmuş ve genel işlem koşullarda sözleşme görüşü
kabul edilmiştir. Buna göre genel işlem koşulları bakımından da sözleşmenin
taraflarının bu şartlar üzerinde de iradelerinin uyuşması ve bu şartların
sözleşme içeriğine dahil olması şartı aranmaktadır.
Bu sözleşme özgürlüğü
çerçevesinde kişiler kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tiplerinden
ayrı karma veya nev'i şahsına münhasır (kendine özgü) sözleşmeler yapmak ve
bunların koşullarını diledikleri gibi tespit etmek, buyurucu ve yasak koyan
kurallara, ahlâk ve âdaba aykırı olmamak şartıyla Kanun tarafından düzenlenmiş
olan sözleşme tipini değiştirmek ve konusunu yasal sınırlar içinde tayin etmek
hakkına haizdirler. Dolayısıyla bu özgürlük, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin
karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme,
sözleşmeyi ortadan kaldırma ve nihayet sözleşmenin tabi olacağı şekli
belirlemeyi de kapsar.
Tüketicinin korunması
hakkında kanun uyarınca genel işlem şartlarının denetimi iki şekilde
gerçekleşmektedir. Bunlar, yürürlük ve içerik denetimidir. buna karşın Tür
Borçlar Kanununda genel işlem şartları tüketicinin korunması hakkında kanuna
göre daha ayrıntılı ve farklı denetim yolları belirtilmiştir. Türk Borçlar
Kanunu bu noktada tüketici kanununda olmayan hususları da kapsayacak şekilde
düzenlenmiştir.
Dolayısıyla tüketici
sıfatını taşıyan kişiye 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkında kanun ile
Türk Borçlar Kanunu birlikte uygulanabilecektir. Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunu da yer almayan veya bilinçli olarak boşluk yaratılan hususlar genel
hükümlerin uygulanacağı 6502 sayılı TKHK'un 83/1. maddesinde belirtilmiştir.
Buna göre; Bu Kanunda hüküm bulunmayan
hâllerde genel hükümler uygulanır.
Zira şaşırtıcı
kayıtlara ilişkin denetim ile değiştirme yasağı 6502 sayılı yasada yer almayan
hususlar olmasına karşın Türk Borçlar Kanununda belirtildiği için tüketici
niteliğine haiz kişilere uygulanabilecektir. bu noktada şaşırtıcı kayıtlara
ilişkin hüküm TBK 21/2'de; Sözleşmenin
niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış
sayılır. Şeklinde belirtilmiştir. Yine değiştirme yasağı ise TBK 24'de; Genel işlem koşullarının bulunduğu bir
sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak
karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü
değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış
sayılır.
Genel İşlem
Koşullarının konu bakımından uygulanması husus ise, sözleşmenin genel işlem koşulu içerip
içermediği, başka bir deyişle genel işlem koşulunun sözleşmenin içeriğine nüfuz
edip etmediğinin belirlenmesi noktasında önem taşımaktadır. Genel işlem koşulları mevzuatımızda ilk kez
Avrupa Birliği tüzüğü ile belirlenen Tüketici Sözleşmelerinde Kötüye
Kullanılabilir Sözleşme Koşulları Hakkında Yönergesi temel alınarak oluşturulan
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.
Bu kanunun 6. maddesi
Sözleşmedeki Haksız Şartlar'dır. Bu
hükme göre; haksız şart; Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden,
tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve
yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine
dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Şeklinde tanımlanmış
ve genel işlem koşullarının kapsamını sınırlayan Taraflardan birini tüketicinin
oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için
bağlayıcı değildir. Hükmünü benimsemiştir.
4077 sayılı kanundan
sonra 6098 sayılı Borçlar Kanunu ile genel işlem şartları ayrıntılı ve kapsamlı
bir şekilde yeniden oluşturulmuştur. Kanunun 20-25. maddeleri arasında
düzenlenen genel işlem koşulları sadece tüketicileri kapsamamakta,
tüketicilerin yanından genel işlem koşullarının muhatabı olan esnaf ve
tacirleri de kapsamaktadır. 4077 sayılı kanunu mülga eden ve onun yerine geçen
6502 sayılı Tüketicinin korunması Hakkında Kanun'un 5. maddesi de yine borçlar
kanunun genel işlem koşulları hükümleri temel alınarak oluşturulmuştur.
6098 sayılı Borçlar
Kanunundan evvel Yargıtay genel işlem koşulları karşısından genel işlem
koşularına muhatap olan tarafı korumak için özelikle MK 2'de belirtilen
dürüstlük kuralına dayanmakta idi. Zira MK. 2 uyarınca; Herkes, haklarını
kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak
zorundadır. Bu duruma göre, örneğin
bankanın tüketici kredisi ile düzenlenen faiz arttırma yetkisi dürüstlük
kuralına uygun bir şekilde kullanılmalıdır. Dürüstlük kuralına aykırı olarak
bankanın faiz arttırması halinde Yargıtay MK 2 ile hükmü hukuka aykırı bulmakta
idi .
Buna karşın bankanın
enflasyon oranından faiz arttırma yetkisini düzenleyen genel işlem şartı
geçerliliğini korumaktaydı. Buna karşın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 24.
maddesinin açık hükmü karşısında genel işlem koşulları ile sözleşme
koşullarından tek taraflı değişikliğe gidebilme yetkisi ortadan
kaldırılmıştır. Zira değiştirme yasağı
başlıklı TBK 24. madde uyarınca değiştirme yetkisi içeren genel işlem şartının
yazılmamış sayılacağına karar verilecektir. Genel işlem koşullarının bulunduğu
bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı
olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir
hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar
yazılmamış sayılır.
Genel işlem şartlarının
denetimi ise düalist bir şekilde yapılmaktadır. Bu noktada ilk olarak genel
işlem şartlarının sözleşme öncesi denetimi yapılmakta ardından genel işlem
şartının dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığının araştırıldığı içerik
denetimi yapılmaktadır.
Bir Tüketici
sözleşmesinin koşullarının haksız şart niteliği taşıması için esas olarak iki
şartın gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar tüketici ile müzakere edilmeme ve
tüketici aleyhine dürüstlük kuralına aykırı olarak bir dengesizlik
yaratılmasıdır. Bu noktada tüketici aleyhine olan haksız şartlar tüketici bağlayıcı
bir nitelik göstermez.
Haksız Şartlara karşı
denetimin hukuki altyapısı ilk 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
ile hüküm altına alınmıştır. Bu noktada 4077s ayılı yasanın 6. maddesinin ilk
fıkrası haksız şartları tanımlamıştır. Buna göre; Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı
olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve
yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine
dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. 4077 sayılı
yasayı mülga eden 6502 sayılı yasa da haksız şartları 5. madde de belirtmiştir.
Türk Borçlar Kanununun
20-25. maddeleri arasında düzenlenen hükümler tüm standart sözleşmelere
uygulanabilir niteliktedir. Bu bağlamda tüketici veya tacir ayrımı TBK
kapsamında yapılmamaktadır. Buna karşın, 6502 sayılı tüketicinin korunması
hakkında kanun uyarınca bu kanunda belirtilen hükümlerin uygulanması için karşı
tarafın tüketici sıfatını taşıması şarttır. Tüketici sıfatına haiz kişilere 6502
sayılı TKHK ve haksız şartlar yönetmeliği birlikte uygulanabilir.
Sonuç olarak genel
işlem şartları bulunan bir standart sözleşmenin taraflarından birinin tüketici
sıfatına haiz olması halinde 6502 sayılı yasa uygulama alanı bulacaktır. Buna
karşın taraflardan birinin tüketici sıfatını taşımadığı standart sözleşmelere
ve haksız şartlara ilişkin hükümlere ise Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulama
alanı bulacaktır. 4077 sayılı eski tüketicinin korunma hakkında kanun da haksız
şartların hangi kurum tarafından denetleneceği belirtilmemiştir.
KAYNAKÇA
AKBIYIK, C., Karma Bağışlama
Kavramı ve Miras Hukukundaki Yeri, İstanbul,1997.
AKINTÜRK, T., (2010).,
Borçlar Hukuku Genel Hükümler Özel Borç İlişkileri, 24. Basım, İstanbul.
AKINTÜRK, T., “Şart ve
Mükellefiyet Kavramları Üzerinde Bir İnceleme”, AÜHFD, C. XXVII, S. 3-4, s.
219-247 (Şart).
AKINTÜRK, T./Ateş K., D.
(2011)., Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, 13. Bası, İstanbul 2011
AKİPEK J./AKINTÜRK, T./ATEŞ K., D.
(2009). Türk Medeni Hukuku Başlangıç Hükümleri Kişiler Hukuku, 7. Baskı,
İstanbul.
AKİPEK, Şebnem. Türk
Hukuku ve Mukayeseli Hukuk Açısından Tüketici Kredisi. Ankara:Seçkin
Yayıncılık. 1999.
AKMAN,Sermet. Sorumsuzluk Anlaşması.
Doktora Tezi. İstanbul. 1976.
AKSOY D., Sanem. Borçlar Hukukunda
Hâkimin Sözleşmeyi Tamamlaması. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık. 2008.
AKÜNAL, Teoman.
Avusturya’da ve Türkiye’de Tüketicinin Korunması. İstanbul. 1983.
AKYOL, Şener. Borçlar Hukuku Genel
Hükümler. C.1. İstanbul: Filiz Kitabevi. 1995.
ALTOP, Atilla. “Genel İşlem
Koşulları”.TBK Sempozyumu: Makaleler-Tebliğler.Derleyen: M.Murat İnceoğlu.1.b.İstanbul:XII
Levha Yayıncılık.2012 (s.27-44).
ALTOP, Atilla; “Genel İşlem
Koşulları”, Türk Borçlar Kanunu Sempozyumu, 1. B. İstanbul 2012., s.
27-44.
ANTALYA, Gökhan. “Türk
Borçlar Kanunu Sempozyumu: Makaleler- Tebliğler”. I.Oturum:Genel Görüşme.
İstanbul. Ocak 2012.
ANTALYA, Gökhan. 6098
Sayılı Türk Borçlar Kanunu’naaq Göre Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Cilt 1,
2.Baskı, İstanbul 2013.
ARIKAN, M., 6098 Sayılı Türk Borçlar
Kanunu’nda Genel İşlem Koşulları, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk
Araştırmaları Dergisi, 2011, s. 69
ARIKAN, Mustafa; “6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nda Genel İşlem Koşulları”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2011., s. 69-74.
ARKAN,Sabih. Ticari İşletme Hukuku.
Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü.2007. ARSLAN, Ramazan.
Medeni Usul Hukukunda Dürüstlük Kuralı. Ankara: S Yayınları. 1989.
ASLAN,İ.Yılmaz ve Mevci ERGÜN. Ticaret
Hukuku. İstanbul: Ekin Basın Yayım. 2005.
ATAMER, Yeşim. “Yeni Türk Borçlar
Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının Denetlenmesi- TKHK m.6 ve
TTK m.5, f.1, (f) ile Karşılaştırmalı Olarak”. Türk Hukukunda Genel İşlem
Şartları Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma
Enstitüsü Yayınları. 2012.
ATAMER, Yeşim. Sözleşme
Özgürlüğünün Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel İşlem Şartlarının
Denetlenmesi. 2.Bası. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2001.
ATAMER, Yeşim; “Yeni Türk Borçlar
Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının Denetlenmesi (TKHK md.6 ve
TTK md.55 İle Karşılaştırılmalı Olarak)”, Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu, Ankara 2011., s. 7.
ATAMER, Yeşim; Genel İşlem Şartlarının
Denetiminde Yeni Açılımlar, Ankara 2004. s. 291-331.
AYDOĞDU, M., Türk
Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız Şartların
Denetimi, Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014
BAŞALP, Nilgün. Sorumsuzluk
Anlaşmaları. İstanbul:XII Levha Yayıncılık.2011.
BAŞPINAR, Veysel. Borç
Sözleşmelerinin Kısmî Butlanı. Ankara.1998. ÇINAR, Ömer. Tüketici Hukukunda
Haksız Şartlar. I. Baskı. İstanbul: XII Levha Yayıncılık. 2009.
BİLGİLİ, Fatih / DEMİRKAPI, Ertan; Borçlar Hukuku Genel
Hükümler, 2.B., Bursa 2013.
DEMİR, Mehmet; 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Borçlar Hukuku Alanında Getirdiği Yenilik ve Değişiklikler,
Ankara 2012.
DİETLEİN, Max Josef ve
Eberhard REBMANN. AGB aktuellErläuterungen zum GesetzzurRegelungdesRechts der
AllgemeinenGeschäftsbedingungen. Köln. 1976.
DİMDİK, Hakan; “6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Genel Hükümleriyle Getirilen Değişikliklerin
Değerlendirilmesi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s. 95-118.
DOĞANAY, İsmail. Türk
Ticaret Kanunu Şerhi. C.I. 4.Bası. İstanbul 1994.
DYLLA-KREBS, Corinna.
Schranken der InhaltskontrolleAllgemeinerGeschäftsbedingungen.EinesystematischeAbgrenzungkontrollfreiervonkontrollunterworfenerKlauseln.
Baden-Baden. 1990.
ERDEM, Hasan Cihan; “Genel İşlem
Şartlarında Bağlayıcılık Denetimi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s.
119-142.
EREN, Fikret. Borçlar Hukuku, Genel
Hükümler. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2008.
EREN, Fikret.Borçlar Hukuku, Genel
Hükümler. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2009.
EREN, Fikret.Borçlar Hukuku, Genel
Hükümler. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2015.
ERİŞ, Gönen. Açıklamalı-İçtihatlı En
Son Değişikliklerle Birlikte Türk Ticaret Kanunu, Ticari İşletme ve Şirketler.
C. I. Ankara:Seçkin Kitabevi. 2007.
ERTEN, Ali. Sorumsuzluk Şartları.
Ankara: Olgaç Matbaası. 1977.
FEYZİOĞLU, Feyzi N.
Borçlar Hukuku Genel Hükümler. C.I. İstanbul. 1976.
GEZDER, Ümit. Tüketici
Kredisi Sözleşmeleri. İstanbul: Beta Basım Yayım. 1998.
GÜRİZ, Adnan. Hukuk Felsefesi.
Ankara.1987.
HATEMİ / GÖKYAYLA, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, 2.bs., İstanbul,
Ağustos 2012, s. 60.
HATEMİ, Hüseyin. Borçlar
Hukuku Genel Bölüm Fasiküller, İstanbul. (Fasiküller). HATEMİ, Hüseyin. Medeni
Hukuk’a Giriş. İstanbul: Vedat Kitapçılık. 2013.
HATEMİ, Hüseyin. Hukuka
ve Ahlaka Aykırılık Kavramı ve Sonuçları (özellikle BK m.65 kuralı). İstanbul:
Sulhi Garan Matbaaası. 1976. (Ahlaka Aykırılık).
HAVUTÇU, Ayşe. Açık
İçerik Denetimi Yoluyla Tüketicinin Genel İşlem Şartlarına Karşı Korunması.
İzmir: Güncel Hukuk Yayınları. 2003.
HAVUTÇU, Ayşe: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Genel işlem
Şartlarına ilişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi., Nisan 2011. s.29 vd
IŞIKTAÇ, Yasemin.
Hukukun Kaynağı Olarak Örf ve Adet Hukuku. 3. Bası. İstanbul: Filiz Kitabevi.
2004. İMREGÜN, Oğuz. Kara Ticaret Hukuku Dersleri, İstanbul: Filiz Kitabevi.
1996.
İNAL. Tamer; Tüketici Sözleşmelerinde
Haksız Şartlar. Terazi HD. Ocak 2014.
İNAN, Ali Naim. Borçlar Hukuku, Genel
Hükümler. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları. 1971.
KAPLAN, İbrahim. Hâkimin Sözleşmeye
Müdahalesi. Ankara. 1987.
KARAHAN, Sami. Ticari
İşletme Hukuku. Konya: Mimoza Yayınevi. 2006.
KENDER, Rayegan.
Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku I. İstanbul.1995.
KIENDL, Doris. UnfaireKlauseln in
Verbraucherverträgen. Wien. 1997.
KILIÇOĞLU, Ahmet M.
Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Turhan Kitabevi. 2013.
KILIÇOĞLU, Ahmet; Borçlar
Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012.
KIRKBEŞOĞLU, Nagehan. Türk
Özel Hukukunda Kısmi Hükümsüzlük. İstanbul: Vedat Kitapçılık. 2011.
KIRKBEŞOĞLU. Nagehan: 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Oflat Uyarlanmış Türk özel Hukukunda Kısmi
Hükümsüzlük. İstanbul 2011.
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU N.,/ HATEMİ , H.,/ SEROZAN , R.,/ ARPACI,A.,
Borçlar Hukukuna Giriş Hukuki İşlem Sözleşme, 5.bs., İstanbul, 2010.
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip. Borçlar
Hukuku, Genel Bölüm. C.I. 4.Bası dan Tıpkı 5.Bası . İstanbul: Filiz Kitabevi.
2010.
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip.
Güven Nazariyesi Karşısında Borç Sözleşmelerinde Hata Kavramı. İstanbul:
Garanti Matbaası. 1968.
KOLLER, Alfred.
SchweizerischesObligationenrecht. AllgemeinerTeil. Band I. Bern.1996.
KONURALP, Haluk. Medeni
Usul Hukukunda Yazılı Delil Başlangıcı. Ankara: Olgaç Basım Yayım Dağıtım.
1988.
KRAMER, Ernst.in:
BernerKommentar. DasObligationenrecht. Bd.VI/ 1.Abteilung:
AllgemeineBestimmungen. 1.Teilband. AllgemeineEinleitung in dasschweizerischeObliga-tionenrechtundKommentarzu
Art. 1-18 OR, 1986.
KUNTALP, Erden;
“Bankalar ve Genel İşlem Koşulları”, Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu, Ankara 2011., s. 79-106.
KUNTALP, Erden;
Bankalar ve Genel İşlem Koşulları, Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara 8 Nisan 2011, s. 82
KUNTALP. Erden. “
Bankalar ve Genel İşlem Koşulları”. Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü
Yayınları. 2012.
KURDOĞLU, Bülent Nuri;
“Borçlar Kanunu Tasarısında Genel İşlem Koşulları”, Yaklaşım Dergisi, Y.16,
S.190, Ekim 2008., s. 265-268.
MAYER, Christian. Das
“Verbot” der geltungserhaltendenReduktionundseineDurchbrechungen. Herbolzheim.
2000.
OĞUZ, Cemal, Genel İşlem Şartları
ve İçerik Sınırları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamış Doktora Tezi, 1993.
OĞUZ, Cemal. Genel İşlem Şartları ve
İçerik Sınırları. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara. 1994.
OĞUZMAN, M. Kemal ve
Nami BARLAS. Medeni Hukuk, Giriş, Kaynaklar, Temel Kavramlar. 19. Bası.
İstanbul: Vedat Kitabevi. 2013.
OĞUZMAN, M. Kemal ve
Turgut ÖZ. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Cilt 1. İstanbul: Vedat Kitabevi.
2013.
PEKCANİTEZ, Hakan, Oğuz ATALAY ve Muhammet ÖZEKEŞ. Medeni Usul Hukuku. Yetkin Yayınları. 14. Bası. Ankara.
2013.
REİSOĞLU, Safa. Borçlar
Hukuku, Genel Hükümler. 22. Bası. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2011.
REİSOĞLU, Safa. Borçlar
Hukuku, Genel Hükümler. 22. Bası. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2011
SİRMEN, Lale. “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartları”. Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü
Yayınları. 2012
SİRMEN, Lale; “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi”, Türk Hukukunda Genel
İşlem Şartları Sempozyumu, Ankara 2011., s. 107-134.
SOYER, Polat. Genel İş Koşulları.
İzmir: Basisen Yayıncılık. 1987.
ŞEKER, Muzaffer. “6098 Sayılı Yeni
Türk Borçlar Kanununa Göre İnternet Üzerinden Sözleşmelerin Kurulması”. 10.Yıl’a
Armağan. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Y.11. S.22. Güz
2012/2.
TANDOĞAN, Haluk, Tüketicilerin
Korunması ve Sözleşme Özgürlüğünün Bu Açıdan Sınırlanması, Ankara, 1977.
TANDOĞAN, Haluk. Borçlar
Hukuku, Özel Borç İlişkileri. C.I. 4.Baskı. Ankara: Vedat Kitabevi. 1985.
TEKİNAY, Selahattin
Sulhi, Sermet AKMAN, Haluk BURCUOĞLU ve Atilla ALTOP. Borçlar Hukuku, Genel
Hükümler. 7. Baskı. İstanbul: Filiz Kitabevi. 1993.
TEKİNAY, Selahattin
Sulhi. Eşya Hukuku. İstanbul: Kutulmuş Matbaası. 1978.
TEKİNAY, Selahattin
Sulhi/AKMAN, Sermet/BURCUOĞLU, Haluk/ALTOP, Atilla; Borçlar Hukuku,
Cilt I, Beşinci Baskı, İstanbul 1985.
ULUSAN, İlhan. “Genel İşlem Şartlarında
ve Özellikle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Haksız Şartlara İlişkin İçerik
Denetimi”. İKU Hukuk Fakültesi Dergisi. C.III. S.1-2. Aralık 2004.
YAVUZ, Nihat. 6098 Sayılı Türk Borçlar
Kanununun Getirdiği Değişiklikler ve Yenilikler. 3. Baskı. Ankara:Adalet
Yayınevi. 2012.
YAVUZ, Nihat; “Genel İşlem Şartlarının
Tanımı, Yorumu ve Denetlenmesi”, Yargıtay Dergisi, C.25, S.1-2, Ocak-Nisan
1999., s. 571-603.
YAVUZ, Nihat; Öğretide ve
Uygulamada Sözleşmedeki Haksız Şartlar (Haksız Sözleşme Şartı), 3.B.,
Ankara 2012.
YAVUZ, Selçuk. Tüketicinin Korunması
Hakkındaki Kanun Açısından Haksız Şartlar. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Ankara. 2007.
YENİOCAK, Umut; 6098
Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Getirdiği Değişiklikler ve Yenilikler-Genel
Hükümler, 1. B., İstanbul 2011.
YOKET, Yasemin / GÜLER, Selin; “Genel İşlem Şartlarının Yorum Yoluyla Denetimi”,
İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s.231-252.
ZEVKLİLER, Aydın /
AYDOĞDU Murat; Tüketicinin Korunması Hukuku, 3.B, Ankara 2004.
ZEVKLİLER, Aydın ve Murat
AYDOĞDU. Tüketicinin Korunması
Hukuku. Ankara: Seçkin Yayınları.2004.
ZEVKLİLER, Aydın;
Açıklamalı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 2.B., Ankara 2001.
[1] Bilkent
Hukuk Fakültesi Mezunları Tarafından Hazırlanmıştır. Örnek Akademik Çalışma
niteliğindedir. Sorularınız için bilkentakademi2@gmail.com
veya hukuktezz@gmail.com a mail yolu
ile ulaşınız.
[2] 3. HD. 14.04.2016 T. E:
2015/6165, K: 5867 sayılı Yargıtay kararında sözleşme serbestisi
tartışılmıştır; "Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle
olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak şartıyla diledikleri gibi
düzenlerler, diledikleri konuda diledikleri kişiler ile sözleşme yapabilirler.
Bu olanak, Borçlar Kanunu'nu ve Türk Borçlar Kanununda öngörülen sözleşme
özgürlüğü (akit serbestliği) ilkesinin bir sonucudur ve bu hak irade özerkliği
(sözleşme hürriyeti) prensibi ile Anayasa (m.48) tarafından teminat altına
alınmıştır. Bu sözleşme özgürlüğü çerçevesinde kişiler kanun tarafından
düzenlenmiş olan sözleşme tiplerinden ayrı karma veya nev'i şahsına münhasır
(kendine özgü) sözleşmeler yapmak ve bunların koşullarını diledikleri gibi tespit
etmek, buyurucu ve yasak koyan kurallara, ahlâk ve âdaba aykırı olmamak
şartıyla Kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tipini değiştirmek ve
konusunu yasal sınırlar içinde tayin etmek hakkına haizdirler. Dolayısıyla bu
özgürlük, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin
içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmeyi ortadan kaldırma ve nihayet
sözleşmenin tabi olacağı şekli belirlemeyi de kapsar."
[3] ATAMER,
Y. M. : Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel
İşlem Şartlarının Denetlenmesi, İstanbul 1999, s. 61 vd. ; ÖZEL, Çağlar; Genel İşlem
Koşulları Meselesi ve Borçlar Kanunu Tasarısının Genel İşlem Koşullarına
Yönelik Getirdikleri, SED., Ocak-Haziran 2006/I, s. 155
[4] TEKİNAY, Selahattin Sulhi/AKMAN,
Sermet/BURCUOĞLU, Haluk/ALTOP, Atilla; Borçlar Hukuku, Cilt
I, Beşinci Baskı, İstanbul 1985, s. 205; Haluk Tandoğan, Tüketicilerin
Korunması ve Sözleşme Özgürlüğünün Bu Açıdan Sınırlanması, Ankara, 1977, s.
25
[5] Cemal Oğuz, Genel İşlem
Şartları ve İçerik Sınırları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamış Doktora Tezi, 1993, s. 35;
[6] Necip Kocayusufpaşaoğlu /
Hüseyin Hatemi / Rona Serozan / Abdülkadir Arpacı, Borçlar Hukukuna Giriş
Hukuki İşlem Sözleşme, 5.bs., İstanbul, 2010, s. 225-226.
[7] KUNTALP, Erden; Bankalar ve Genel İşlem Koşulları, Türk Hukukunda
Genel İşlem Şartları Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara 8 Nisan 2011,
s. 82
[8]Arıkan, M., 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nda Genel İşlem Koşulları, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2011, s. 69
[9] Bu düzenleme Avrupa Birliğinde
05.04.1993 tarihli 93/13'no'lu yönergedir.
[10] ATAMER, Yeşim; Genel İşlem
Şartlarının Denetiminde Yeni Açılımlar, Ankara 2004. s. 291-331.
[11] ATAMER, Yeşim; “Yeni Türk
Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının Denetlenmesi (TKHK
md.6 ve TTK md.55 İle Karşılaştırılmalı Olarak)”, Türk Hukukunda Genel İşlem
Şartları Sempozyumu, Ankara 2011., s. 7.
[12] Y. 14. HD. 14.11.2006 T., E. 2006/13020, K. 2006/13069:
“Somut olayda; davacının dayandığı „taşeron Muammer Akdoğan ile üyeler
arasındaki anlaşma metnidir‟ başlıklı belge alacağın temliki sözleşmesi
değildir. Bu belgenin alt tarafında sonradan yazılan yazı altı davalı yüklenici
tarafından imzalanmadığından HUMK.nun 298. maddesi uyarınca yine davalı
yükleniciyi bağlamaz. Açıkçası, her ne kadar yüklenici davalı dava konusu zemin
kat 1 numaralı bağımsız bölümü sözlü satış anlaşmasıyla davacıya sattığını
ancak satış bedelinin ödenmediğini savunmuşsa da Yasanın emrettiği biçim
koşuluna uygun yazılı temlik anlaşması bulunmamaktadır.” ; Y. HGK. 4.4.2001 T.,
E. 2001/14-288, K. 2001/330 : “…Borçlar Yasasının 162 ve izleyen maddeleri
uyarınca yazılı olmak koşulu ile arsa sahibinin rıza ve muvafakatını almaya
gerek görmeden söz konusu kişisel hakkını üçüncü kişilere temlik edebilir…”
Aynı yönde Y. HGK. 29.6.2005 T., E.
2005/14-386, K. 2005/419; Y. HGK. . 4.2.1998 T., E. 1997/14-857, K.1998/67 Y.
HGK., 3.11.2004 T., E. 2004/14-551, K. 2004/571; Y. HGK. . 1.3.2000 T., E.
2000/14-140, K. 2000/155.
[13] ALTOP, Atilla; “Genel İşlem
Koşulları”, Türk Borçlar Kanunu Sempozyumu, 1. bs. İstanbul 2012., s.
27-44.
[14] ARIKAN, Mustafa; “6098 Sayılı
Türk Borçlar Kanunu’nda Genel İşlem Koşulları”, Marmara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2011., s. 69-74.
[15] Hatemi / Gökyayla, Borçlar
Hukuku Genel Bölüm, 2.bs., İstanbul, Ağustos 2012, s. 60.
[16] Açıklama ve karar için bkz.,
Atamer, a.g.e., s.77-78.
[17] Karşılaştırma için bkz., Çınar,
a.g.e., s.72.
[18] KILIÇOĞLU, Ahmet; Borçlar
Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012.
[19] BİLGİLİ, Fatih / DEMİRKAPI,
Ertan; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2.bs., Bursa 2013.
[20] EREN,Fikret.Borçlar Hukuku,
Genel Hükümler. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2015.
[21] DEMİR, Mehmet; 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Borçlar Hukuku Alanında Getirdiği Yenilik ve Değişiklikler,
Ankara 2012.
[22] SİRMEN, Lale; “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi”, Türk Hukukunda Genel
İşlem Şartları Sempozyumu, Ankara 2011., s. 107-134.
[23] ERDEM, Hasan Cihan; “Genel İşlem
Şartlarında Bağlayıcılık Denetimi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s.
119-142.; YAVUZ, Nihat; “Genel İşlem Şartlarının Tanımı, Yorumu ve
Denetlenmesi”, Yargıtay Dergisi, C.25, S.1-2, Ocak-Nisan 1999., s. 571-603.
[24] KUNTALP, Erden; “Bankalar ve
Genel İşlem Koşulları”, Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları Sempozyumu, Ankara
2011., s. 79-106.
[25] KURDOĞLU, Bülent Nuri; “Borçlar
Kanunu Tasarısında Genel İşlem Koşulları”, Yaklaşım Dergisi, Y.16,
S.190, Ekim 2008., s. 265-268.
[26] DİMDİK, Hakan; “6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Genel Hükümleriyle Getirilen Değişikliklerin
Değerlendirilmesi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s. 95-118.
[27] YENİOCAK, Umut; 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Getirdiği Değişiklikler ve Yenilikler-Genel Hükümler, 1.
bs., İstanbul 2011.
[28] ANTALYA, Gökhan. “Türk Borçlar
Kanunu Sempozyumu: Makaleler- Tebliğler”. I.Oturum:Genel Görüşme. İstanbul.
Ocak 2012.
[29] YOKET, Yasemin / GÜLER, Selin;
“Genel İşlem Şartlarının Yorum Yoluyla Denetimi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2,
Mayıs 2012., s.231-252.; ALTOP, Atilla. “Genel İşlem Koşulları”.TBK Sempozyumu:
Makaleler-Tebliğler.Derleyen: M.Murat İnceoğlu.1.b.İstanbul:XII Levha
Yayıncılık.2012 (s.27-44).
[30] KUNTALP. Erden. “ Bankalar ve
Genel İşlem Koşulları”. Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları Sempozyumu. 8 Nisan
2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları. 2012.
[31] YAVUZ, Nihat; Öğretide ve
Uygulamada Sözleşmedeki Haksız Şartlar (Haksız Sözleşme Şartı), 3.bs.,
Ankara 2012.; ULUSAN, İlhan. “Genel İşlem Şartlarında ve Özellikle Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunda Haksız Şartlara İlişkin İçerik Denetimi”. İKU Hukuk
Fakültesi Dergisi. C.III. S.1-2. Aralık 2004.
[32] ZEVKLİLER, Aydın / AYDOĞDU
Murat; Tüketicinin Korunması Hukuku, 3.B, Ankara 2004.; ZEVKLİLER, Aydın;
Açıklamalı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 2.B., Ankara 2001.
[33] SİRMEN, Lale. “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartları”. Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü
Yayınları. 2012
[34] ŞEKER, Muzaffer. “6098 Sayılı
Yeni Türk Borçlar Kanununa Göre İnternet Üzerinden Sözleşmelerin Kurulması”.
10.Yıl’a Armağan. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Y.11.
S.22. Güz 2012/2.
[35] Y. 14. HD. 25.11.2004 T., E.
2004/8032, K. 2004/8208: “Dava, arsa payı devri karşılığı inşaat yapım
sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümün
temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine
ilişkindir. Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri taraflarına
karşılıklı hak ve borçlar yükler. Öncelikle üzerine inşaat yapılacak arsayı
yükleniciye teslim etmesi gereken arsa sahibi, yüklenicinin karĢı edimini
yerine getirmesinden sonra da yükleniciye sözleşmeye uygun arsa veya kurulmuşsa
kat irtifak tapusunu devretmekle yükümlüdür. Yüklenicinin temel borcu ise
eseri ( binayı ) meydana getirmektir.
Bir bina inşasından maksadı o yapının sözleşmeye, fen kurallarına ve amacına
uygun imal edilmesidir. işte, yüklenici bu nitelikleri taşıyan bir bina meydana
getirmiĢse, sözleĢmede aksine hüküm bulunmayan hallerde yapının arsa sahibine
tesliminde, sözleĢmede ayrık hüküm varsa teslimden önce ve ancak sözleşme
koşullarına uygun oranda arsa payı veya bağımsız bölümün tescilini isteyebilir.
Kuşkusuz yüklenicinin teslimden sonraki borcu ayıba karĢı tekeffül borcu olarak
devam edeceğinden, yüklenici eserdeki ayıp ve eksikliklerden ve koşulları
yerinde ise arsa sahibinin cezai şart alacağı ile sözleşmedeki diğer
alacaklarından ve ayrıca kanundan kaynaklanan alacaklarından da sorumludur.
Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleĢmesinin tarafı olan yüklenici
yukardan beri sayılan edimleri yerine getirdiğinde arsa sahibine karşı
kazandığı kiĢisel hak sebebiyle arsa payı veya bağımsız bölüm tapusunun devrini
ondan isteyebileceği gibi Borçlar Kanununun 162 ve devamı maddelerine dayanarak
kiĢisel hakkını arsa sahibinin onamı gerekmeksizin üçüncü kiĢilere yazılı olmak
koĢuluyla devir ve temlik edebilir. Yüklenicinin kiĢisel hakkını temellük eden
üçüncü kiĢi de bu hakkı yüklenicinin halefi olarak arsa sahibine karĢı ileri
sürme olanağına sahiptir. Yükleniciden temellük edilen kiĢisel hakkın dava
edilerek arsa sahibine karĢı ileri sürülmesi halinde mahkemece, tüm bu yönler
üzerinde durulmalı, yüklenici, üçüncü kiĢi davacıya ancak hak kazandığını devir
ve temlik edebileceğinden bu husus duraksanmaksızın saptanmalıdır. Bütün bu
araĢtırmalar sonunda eserin ( binanın
) arsa sahibinin reddedemeyeceği bir seviyeye getirildiği, ne var ki,
yüklenicinin arsa sahibine gerek ayıp ve eksik işlerden, gerekse sözleĢmede yer
alan bazı hükümler sebebiyle sözleĢme veya kanundan kaynaklanan nedenlerden
dolayı borçlu bulunduğu ortaya çıkarsa yüklenicinin halefi olarak davacıya
bunları yerine getirmek üzere uygun süre tanınmalı ya da olanaklı bulunursa
karĢılıkları para olarak depo ettirilerek depo edilecek tutar arsa sahibine
ödenmek üzere ( birlikte ifa kuralı ) kiĢisel hakkın sonuçlarını meydana
getirdiği düĢünülüp istem kabul edilerek tescil hükmü kurulmalıdır.”. Aynı
yönde Y. 14. HD., 25.11.2004 T., E. 2004/8032 K. 2004/8208; Y. 14. HD.
11.1.2005 T., E. 2004/7796, K. 2005/77; Y. 14. HD., 31.1.2006 T., E.
2005/10337, K. 2006/492; Y. 14. HD. T. 31.1.2002 T., E. 2002/276, K. 2002/549; Y.
14. HD. 19.4.2002 T., E. 2002/2697, K. 2002/3044
[36] REİSOĞLU, Safa. Borçlar
Hukuku, Genel Hükümler. 22. Bası. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2011.
[37] ANTALYA, Gökhan. 6098 Sayılı
Türk Borçlar Kanununa Göre Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Cilt 1, 2.Baskı,
İstanbul 2013.
[38] Yarg. 13. HD., T.: 02.09.2013E.:
2013/21504, K.: 20403.; Yarg. 13. HD., T. 03.12.2013, E.: 2013/28578, K.:
2013/30187.; Yarg. 13. HD., T.:26.05.2014, E.: 2014/16149, K.: 2014/16413 (
emsal.yargıtay.gov.tr)
[39] YAVUZ, Nihat; “Genel İşlem
Şartlarının Tanımı, Yorumu ve Denetlenmesi”, Yargıtay Dergisi, C.25, S.1-2,
Ocak-Nisan 1999., s. 571-603.
[40] KOÇ, Nevzat. “Türk Borçlar
Kanunu Tasarısında Genel Hükümlere İlişkin Olarak Yapılması Öngörülen Yenilik
ve Değişiklikler”. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (Hukuk
Özel Sayısı). Y.6. S.12.
[41] YAVUZ, Nihat. 6098 Sayılı
Türk Borçlar Kanununun Getirdiği Değişiklikler ve Yenilikler. 3. Baskı.
Ankara:Adalet Yayınevi. 2012.; ANTALYA, Gökhan: 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu’na Göre Borçlar Hukuku, Ge¬nel Hükümler C: 1, İstanbul 2012.
[42] KILIÇOĞLU, Ahmet M. Borçlar
Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Turhan Kitabevi. 2013.
[43] CÖRGEÇ. Başak: Genel işlem
Koşullarının Kişilik Hakkı Kapsamında Değerlendin! mesi. MÜHF-HAD, C.19 (2013),
S.l. s.403 vd.
[45] İNAL. Tamer; Tüketici
Sözleşmelerinde Haksız Şartlar. Terazi HD. Ocak 2014. s 19; KIRKBEŞOĞLU. Nagehan:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Oflat Uyarlanmış Türk özel Hukukunda Kısmi
Hükümsüzlük. İstanbul 2011.
[46] HAVUTÇU, Ayşe: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Genel işlem Şartlarına ilişkin Hükümlerinin
Değerlendirilmesi., Nisan 2011. s.29 vd
[47] ATAMER, Yeşim. “Yeni Türk
Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının Denetlenmesi- TKHK
m.6 ve TTK m.5, f.1, (f) ile Karşılaştırmalı Olarak”. Türk Hukukunda Genel
İşlem Şartları Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma
Enstitüsü Yayınları. 2012
[48] Hatemi / Gökyayla, Borçlar
Hukuku Genel Bölüm, 2.bs., İstanbul, Ağustos 2012, s. 60.
[49] ALTOP, Atilla; “Genel İşlem
Koşulları”, Türk Borçlar Kanunu Sempozyumu, 1. B. İstanbul 2012., s. 27-44.
[50] TEKİNAY, Selahattin Sulhi/AKMAN,
Sermet/BURCUOĞLU, Haluk/ALTOP, Atilla; Borçlar Hukuku, Cilt I, Beşinci Baskı,
İstanbul 1985, s. 205.
[51] HAVUTÇU, Ayşe: 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu'nun Genel işlem Şartlarına ilişkin Hükümlerinin
Değerlendirilmesi., Nisan 2011. s.29 vd
[52] SİRMEN. Lâle: “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi“ Türk hukukunda Genel
İşlem Şartlan Sempozyumu. Bildin 1er Tartışmalar. 8 Nisan 2011. BATIDER. Ankara
2012, s. 109 vd.
[53] BİLGİLİ, Fatih / DEMİRKAPI,
Ertan; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2.B., Bursa 2013.
[54] EREN,Fikret.Borçlar Hukuku,
Genel Hükümler. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2015.
[55] DEMİR, Mehmet; 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Borçlar Hukuku Alanında Getirdiği Yenilik ve Değişiklikler,
Ankara 2012.
[56] KILIÇOĞLU, Ahmet; Borçlar
Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012.
[57] SİRMEN, Lale; “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi”, Türk Hukukunda Genel
İşlem Şartları Sempozyumu, Ankara 2011., s. 107-134.
[58] KUNTALP, Erden;
“Bankalar ve Genel İşlem Koşulları”, Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu, Ankara 2011., s. 79-106.
[59] ERDEM, Hasan Cihan; “Genel İşlem
Şartlarında Bağlayıcılık Denetimi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s.
119-142.
[60] ULUSAN, İlhan. “Genel İşlem
Şartlarında ve Özellikle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Haksız Şartlara
İlişkin İçerik Denetimi”. İKU Hukuk Fakültesi Dergisi. C.III. S.1-2. Aralık
2004.
[61] YENİOCAK, Umut; 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Getirdiği Değişiklikler ve Yenilikler-Genel Hükümler, 1. B.,
İstanbul 2011.
[62] YOKET, Yasemin / GÜLER, Selin;
“Genel İşlem Şartlarının Yorum Yoluyla Denetimi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2,
Mayıs 2012., s.231-252.
[63] ŞEKER, Muzaffer. “6098 Sayılı
Yeni Türk Borçlar Kanununa Göre İnternet Üzerinden Sözleşmelerin Kurulması”.
10.Yıl’a Armağan. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Y.11.
S.22. Güz 2012/2.
[64] İNAL. Tamer; Tüketici
Sözleşmelerinde Haksız Şartlar. Terazi HD. Ocak 2014. s 19; KIRKBEŞOĞLU.
Nagehan: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Oflat Uyarlanmış Türk özel
Hukukunda Kısmi Hükümsüzlük. İstanbul 2011.
[65] SİRMEN, Lale. “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartları”. Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü
Yayınları. 2012
[66] HAVUTÇU, Ayşe: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Genel işlem Şartlarına ilişkin Hükümlerinin
Değerlendirilmesi., Nisan 2011. s.29 vd
[67] ATAMER, Yeşim.
“Yeni Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının
Denetlenmesi- TKHK m.6 ve TTK m.5, f.1, (f) ile Karşılaştırmalı Olarak”. Türk
Hukukunda Genel İşlem Şartları Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve
Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları. 2012.
[68] KUNTALP, Erden; Bankalar ve Genel İşlem Koşulları, Türk Hukukunda
Genel İşlem Şartları Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara 8 Nisan 2011,
s. 82
[69] ATAMER, Yeşim; “Yeni Türk
Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının Denetlenmesi (TKHK
md.6 ve TTK md.55 İle Karşılaştırılmalı Olarak)”, Türk Hukukunda Genel İşlem
Şartları Sempozyumu, Ankara 2011., s. 7.
[70] KILIÇOĞLU, Ahmet; Borçlar
Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012.
[71] R.G. 31.05.2007, S: 26538
[72] BİLGİLİ, Fatih / DEMİRKAPI,
Ertan; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2.B., Bursa 2013.
[73] EREN,Fikret.Borçlar Hukuku,
Genel Hükümler. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2015.
[74] SİRMEN, Lale; “Tüketici
Sözleşmelerindeki Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi”, Türk Hukukunda Genel
İşlem Şartları Sempozyumu, Ankara 2011., s. 107-134.
[75] ERDEM, Hasan Cihan; “Genel İşlem
Şartlarında Bağlayıcılık Denetimi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s.
119-142.
[76] DEMİR, Mehmet; 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Borçlar Hukuku Alanında Getirdiği Yenilik ve Değişiklikler,
Ankara 2012.
[77] REİSOĞLU, Borçlar, s.410.;
TEKİNAY, s.344.; FEYZİOĞLU, s.645. Y. 14. HD. 29.05.2007 T., 2007/2499 E., 2007/6455 K. : “Gayet, temlik edilen alacağın
dayanağı olan davalılar arasındaki borç ilişkisi (arsa payı devri karşılığı
inşaat yapım sözleşmesi) yüklenici bakımından bütünüyle ifa edilmemişse, üçüncü
kişi yüklenicinin ifa etmediği borç miktarı kadar arsa sahibine karşı
sorumludur. Bu nedenle, borçlu temlik yapılmamış olsaydı eski alacaklısına
(yükleniciye) ne gibi defilerde bulunmak imkanına haiz idiyse, bu defileri yeni
alacaklıya (temellük eden üçüncü kişiye) karşı da ileri sürebilir (BK m. 167).
Aksinin düşünülmesi halinde, arsa sahibine karşı sözleşmedeki edimlerini
bütünüyle yerine getirmeyen yüklenici, arsa sahibinin rızası gerekmeden yaptığı
temlik işleminden dolayı borçlarından kurtulacak, arsa sahibi olan tarafın mal
varlığında ise sebepsiz azalma olacaktır. Kuşkusuz, temlik yoluyla ifayı talep
eden üçüncü kişi, temlik sözleşmesinin dışında arsa sahibine bazı ödemeler
yapmak zorunda kalmışsa, yükleniciyle var olan temlik sözleşmesine dayanarak
bunların istirdadını ancak yükleniciden isteyebilir.”
[78] KUNTALP, Erden;
“Bankalar ve Genel İşlem Koşulları”, Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu, Ankara 2011., s. 79-106.
[79] YAVUZ, Nihat; “Genel İşlem
Şartlarının Tanımı, Yorumu ve Denetlenmesi”, Yargıtay Dergisi, C.25, S.1-2,
Ocak-Nisan 1999., s. 571-603.
[80] DİMDİK, Hakan; “6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Genel Hükümleriyle Getirilen Değişikliklerin
Değerlendirilmesi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s. 95-118.
[81] Y. 14. HD. 5.3.2007 T., E.
2007/2034, K. 2007/2186 : “…Somut olayda, sözleşmeyi ileriye etkili fesheden
taraflar tasfiyede dava konusu edilen 1 numaralı bağımsız bölüm mülkiyetini
arsa sahiplerine bıraktıklarından esasen yüklenicinin dahi talep etmesi mümkün
olmayan ve tasfiye sonucu yükleniciye değil arsa sahiplerine bırakılan bağımsız
bölümün tescili yüklenicinin temlik ettiği şahsi hakka dayanarak üçüncü kişiler
tarafından da istenemez. Davanın reddolunmasında yasaya aykırılık yoktur.”.
[82] ANTALYA,
Gökhan. “Türk Borçlar Kanunu Sempozyumu: Makaleler- Tebliğler”. I.Oturum:Genel
Görüşme. İstanbul. Ocak 2012.
[83] YENİOCAK, Umut; 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Getirdiği Değişiklikler ve Yenilikler-Genel Hükümler, 1. B.,
İstanbul 2011.
[84] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014.
[85] ATAMER, Yeşim.
“Yeni Türk Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının
Denetlenmesi- TKHK m.6 ve TTK m.5, f.1, (f) ile Karşılaştırmalı Olarak”. Türk
Hukukunda Genel İşlem Şartları Sempozyumu. 8 Nisan 2011. Ankara: Banka ve
Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları. 2012.
[86] Yarg. 13. HD., T., 18.03.1996,
E., 1734, K.: 2495 ( kazancı.com.tr)
[87] HAVUTÇU, Ayşe: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Genel işlem Şartlarına ilişkin Hükümlerinin
Değerlendirilmesi., Nisan 2011. s.29 vd
[89] Y. HGK. 2.7.2003 T., E.
2003/14-452, K. 2003/456.
[90] Y. 13. HD. 29.11.2001 T., E.
2001/9723, K. 2001/10867.
[91] Y. 14. HD. 27.10.2004 T., E.
2004/5252, K. 2004/7424.
[93] .”. Y. 13. HD. 20.2.1987 T., E.
1986/6524, K. 1987/1019 :
[94] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014.
[95] İNAL. Tamer; Tüketici
Sözleşmelerinde Haksız Şartlar. Terazi HD. Ocak 2014. s 19; KIRKBEŞOĞLU.
Nagehan: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Oflat Uyarlanmış Türk özel
Hukukunda Kısmi Hükümsüzlük. İstanbul 2011.
[96] REİSOĞLU, Safa. Borçlar Hukuku,
Genel Hükümler. 22. Bası. İstanbul: Beta Basım Yayım. 2011.; AYDOĞDU, M., Türk
Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız Şartların
Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014
[97] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014
[98] ŞEKER, Muzaffer. “6098 Sayılı
Yeni Türk Borçlar Kanununa Göre İnternet Üzerinden Sözleşmelerin Kurulması”.
10.Yıl’a Armağan. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Y.11.
S.22. Güz 2012/2.
[99] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014.
[100] KUNTALP. Erden. “ Bankalar ve
Genel İşlem Koşulları”. Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları Sempozyumu. 8 Nisan
2011. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları. 2012.
[101] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014
[102] ANTALYA,
Gökhan. “Türk Borçlar Kanunu Sempozyumu: Makaleler- Tebliğler”. I.Oturum:Genel
Görüşme. İstanbul. Ocak 2012.
[103] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014.
[104] DİMDİK, Hakan; “6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun Genel Hükümleriyle Getirilen Değişikliklerin
Değerlendirilmesi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s. 95-118.
[105] Yarg..T.:26.11.1994, E.:6472,
K.:11674 (kazancı.com).; Yakın tarihli kararlarda da bu yönde bir eğilim söz
konusudur. bkz: Yarg., 11.HD., T.: 26.11.2013, E.: 20137/4094, K.:2013/21439.;
Yarg. 11.HD., T., 06.01.2014, E.:2013/10503, K.: 2014/70.
[106] KUNTALP, Erden;
“Bankalar ve Genel İşlem Koşulları”, Türk Hukukunda Genel İşlem Şartları
Sempozyumu, Ankara 2011., s. 79-106.; AYDOĞDU, M., Türk Borçlar Hukuku'nda
genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız Şartların Denetimi,Seçkin
Kitabevi, Ankara, 2014
[107] ERDEM, Hasan Cihan; “Genel İşlem
Şartlarında Bağlayıcılık Denetimi”, İzmir Barosu Dergisi, S. 2, Mayıs 2012., s.
119-142.
[108] ATAMER, Yeşim; “Yeni Türk
Borçlar Kanunu Hükümleri Uyarınca Genel İşlem Koşullarının Denetlenmesi (TKHK
md.6 ve TTK md.55 İle Karşılaştırılmalı Olarak)”, Türk Hukukunda Genel İşlem
Şartları Sempozyumu, Ankara 2011., s. 7.
[109] ARIKAN, M., 6098 Sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nda Genel İşlem Koşulları, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2011, s. 69
[110] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitapevi, Ankara, 2014.
[111] KUNTALP, Erden; Bankalar ve Genel İşlem Koşulları, Türk Hukukunda
Genel İşlem Şartları Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara 8 Nisan 2011,
s. 82
[112] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014.
[113]
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, N. / Hatemi H., / Serozan, R. / Arpacı, A., Borçlar
Hukukuna Giriş Hukuki İşlem Sözleşme, 5.bs., İstanbul, 2010, s.
225-226.
[114] AYDOĞDU, M.,
Türk Borçlar Hukuku'nda genel işlem Koşulları ve Tüketici Hukukunda Haksız
Şartların Denetimi,Seçkin Kitabevi, Ankara, 2014.
[115] KIRKBEŞOĞLU, Nagehan. Türk
Özel Hukukunda Kısmi Hükümsüzlük. İstanbul: Vedat Kitapçılık. 2011.
[116] YAVUZ, Nihat; Öğretide ve
Uygulamada Sözleşmedeki Haksız Şartlar (Haksız Sözleşme Şartı), 3.bs., Ankara
2012.
[117] OĞUZMAN, M. Kemal ve Nami
BARLAS. Medeni Hukuk, Giriş, Kaynaklar, Temel Kavramlar. 19. Bası.
İstanbul: Vedat Kitabevi. 2013.
[118] 4077 sayılı yasanın 6.
maddesinde de benzer bir tanıma yer verilmiştir. Buna göre; Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı
olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve
yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine
dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.
[119] “Asıl ve birleşen davada, kat
karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılan binanın ortak yerlerindeki eksik
ve kusurlu işlerin bedeli talep ve dava edilmiş… Davacıların bir bölümü arsa
sahibi, bir bölümü arsa sahiplerinden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişi
durumundadır. Bir kısım davacıların ise bağımsız bölümleri kimden satın
aldıkları dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Arsa sahiplerinin akdi ilişkiye
dayanarak kendi bağımsız bölümleri yönünden dava ve talep haklarının bulunduğu
kuşkusuzdur. Diğer davacılar yönünden ise, öncelikle bağımsız bölümleri ne
şekilde iktisap ettikleri araştırılmalı, yükleniciden iktisap edenlerin
doğrudan dava haklarının bulunduğu, arsa sahiplerinden iktisap edenlerin ise
iktisap ettikleri arsa sahipleriyle birlikte dava açmaları durumunda halefiyet
esasına göre dava haklarının bulunduğu kabul edilmelidir. Davacı sıfatıyla
davada yer almayan arsa sahiplerinden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişiler
ise yüklenici ile aralarında akdî ilişki bulunmadığından bu davayı açamazlar.
Daire‟mizin yerleşik uygulaması bu yöndedir. Mahkemece arsa sahibi dışındaki
davacıların durumları açıklığa kavuşturulmadan ve yukarıda değinilen kurallara
göre aktif husumet ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan yazılı
şekilde herkesin ancak kendi âkidine yönelebileceği gerekçesiyle davanın reddi
doğru olmamıştır. Y. 15. HD. 4.7.2005 T., E. 2005/1196, K. 2005/4006.
[120] Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin
2008/4345 E., 2008/6088 K. ve 02/05/2008 tarihli ilamlı. Yargıtay'ın aynı
dairesinin benzer nitelikli bir başka kararında ise; 18.08.2002 tarihli
sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin davacı satıcı tarafından matbu, standart
olarak hazırlanıp boş olan kısımların rakam, isim ve adresler yazılarak
doldurulduğu, sözleşmenin on iki punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği
görülmektedir. Davacı, tüketici aleyhine olan ve tüketiciyi tazminat ve fahiş
faiz borcu külfeti altına sokan sözleşme hükmünün tüketici ile ayrıca müzakere
edilerek kararlaştırıldığını iddia ve ispat edememiştir. Böyle olunca
sözleşmedeki % 25 oranında tazminat ve aylık % 10 faiz alınacağına dair hükmün
açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğu kabul
edilmelidir.” şeklinde haksız şartların müzakere edilmeme şartını belirtmiştir.
Yargıtay 13.HD., 2008/3546 E., 2008/10759 K. ve 18/09/2008 tarihli kararı
(Kazancı Bilişim-İçtihat Bilgi Bankası)
[121] Y. 15. HD. 20.1.2006 T., E.
2005/2179, K. 2006/122 :
[122] ERMAN, s.11. Y. 15. HD.
30.11.2006 T., E. 2005/7631, K. 2006/6983
[123] Aynı yönde Y. 14. HD. 13.4.1998
T., E. 1998/1537, K. 1998/2695; Y.14. HD. 7.5.2007 T., Y. 14. HD. 25.3.2002 T.,
E. 2002/1831, K. 2002/2201 : E.2007/5016, K.2007/5186.
[124] Aynı görüş için bkz. ARAL, s.
67. :
[125] Aynı yönde Y. HGK. 7.3.2007
T., E. 2007/13-100, K. 2007/100 :
[126] Aksi görüş için Bkz. ERMAN,
s.164, dp.1, s.174.
[127] ÖZ, T. (2006), İnşaat Sözleşmesi
ve İlgili Mevzuat, Taşınmaz Yatırım Ortaklıklarının ve Diğer Birden Fazla
Müteahhit Bulunan Durumların Yarattığı Sorunların İncelenmesi İle Birlikte,
s.94, İstanbul, (İnşaat Sözleşmesi). ; ERMAN, s.174,175. Y. HGK., 3.11.2004 T.,
E. 2004/14-551, K. 2004/571
[128] Aynı yönde Y. HGK. 29.6.2005
T., E. 2005/14-386, K. 2005/419; Y. HGK.
. 4.2.1998 T., E. 1997/14-857, K.1998/67 ; Y. HGK. 20.3.1996 T., E. 1996/76,
K.1996/195.
Yorumlar
Yorum Gönder